Jason Padgett, dünyadaki sayı dahilerden birisi ama bu adamı farklı kılan ne mi? Bu adam kazayla deha olmuş birisi. Jason Padgett okulunda son derece başarısız, ödevlerini arkadaşlarına yaptıran, kopya çeken hatta resim dersinde bile ödevlerini yapmazmış ama yine de sınıfta kalırmış. Kendi saçına özen gösterirmiş. Bunun en büyük sebeplerinden birisi her gün bara gider ve kendi deyimiyle kızların peşinde koşarmış. Bir gün bir karaoke bara gitmiş ve sıra dışı bir olay olmamış ama çıkışta arkasından sinsi sinsi iki kişi yaklaşmış ve birisi yumruğuyla kafasına vurmuş. Bu darbeyle beyaz bir ışık gördüğünü hatırlıyor ve onu görmesiyle düşmesi bir olmuş. O sırada yumruklar ve tekmeler vurmaya devam ederlerken kimin yaptığını bile görememiş. Jason Padgett’ ı yerde görenler hemen hastaneye götürmüşler. Hastaneden taburcu olduktan sonra her şey değişmişti. Kendisinde obsesif kompülsif bozukluklar başlamıştı. Buna örnek verirsek sürekli ellerini yıkama sonra havlunun kirli olduğunu düşünüp tekrar yıkama ve musluğun kirli olduğunu düşünüp tekrar yıkama gibi bazı takıntıları olmuş. Depresyon yaşadığı için evinden çıkamaz hale gelmiş. Hatta güneş giremesin diye pencerelerini kat kat perdeler ve battaniyeler koymuş. Günlerce, art arda uyuyup tekrar uyuyormuş. Yaşadığı bu karanlık dönemde bir farklı bir şey fark etmiş. Artık dünyayı farklı bir şekilde, eskiden algıladığı gibi algılamıyormuş. Musluğu açıp suya baktığında bir tek suyu değil farklı bir sürü çizgi görüyormuş. Birisi bana böyle bir şey dese imkansız derdim. Hatta benimle dalga geçiyor derdim. Neyse konudan sapmayalım. Notlarında “Her şey çok tuhaf görünüyordu.” yazıyordu. Sahnede insanlara bunu anlatırken (gelecekte) diyordu ki “Hareket eden bir şey gördüğümde onu garip donuk kareler, bağımsız sabit resimler ve onları birbirine bağlayan çizgiler şeklinde görüyordum.”. Aslında biz film ya da herhangi bir şey izlerken birbirinden bağımsız kareler görürüz ama insan beyni saniyede on ikiden fazla resmi görmeye başlayınca birbirinden bağımsız değil de birbirine bağlı ve hareketli olarak görme eylemindedir. Bu yüzden filmlerde bizim algı sınırımızın iki katı yani yirmi dört kare, yirmi dört tane fotoğraf gösterilir. Jason bu yaşadığı saldırıdan dolayı bu resimleri donuk donuk gördüğünü söylemektedir. Bu bir tek filmlerde değil, gerçek dünyada da. Aylarca evinde kapalı kaldıktan sonra baktığı her yerlerde geometrik şekiller görmeye başladı. Nereye baksa bilmediği şekillerle karşılaşıyor. Bunun matematikle ilgili olduğunu düşünüyor. Özellikle “pi” sayısıyla. Jason artık dünyaya baktığı bakış açısını çizmeye başlamış. Çizmenin iyileştirici bir etkisini anlatıyor. Çünkü onları yaparken tüm takıntılarından uzaklaşıp sadece görmeye ve çizmeye odaklanıyormuş. Bir yandan da delirmeye mi başladığını düşünüyormuş. Yani haksız da değil. Yaptığı araştırmalar sonucunda kendisinde sinestezi olabileceğinden şüphelendi ve o konunun uzmanlarına ulaşmış.
Sinestezi: Duyguların birbirine karışmasıdır.
FMMRI cihazında kendine matematik işlemleri sorduklarında beyninin bir bölümü çalışmaya başlıyor. Ama kendisine sahte formüller gösterdiğinde hiçbir şey olmuyor. Uzmanlar bu saldırı sırasında aldığı darbelerin onun beyninin kortikal dokusunu etkilediğini ve uykuda olan matematiksel bir bölümün uyandığını düşünüyor ve sonradan dahi oluyor. Buna sonradan edinilmiş savant sendromu deniliyor.
Jason tekrardan okula başlıyor ve ilk gün öğretmen bir denklem yazıp sonra da bunun grafiğini çiziyor. Bundan sonra Jason bir uyanış daha yaşıyor. O travmatik olaydan sonra elde ettiği yeni yeteneği ile nereye baksa gördüğü o geometrik desenlerle okulda tahtaya çizilen formüllerin aslında aynı olduğunu fark ediyor. O güne kadar gördüğü eğitimden dolayı bilmediği terimleri öğrenmeye başlar ve gördüğü şeyleri artık anlatabiliyordu ve diyordu ki “Sadece okula dönmedim, hayata da döndüm.”. Hayatı yolunda gitmeye başlamış. Onun gibi olan kişileri bulup yardım etmeye gitmiş. Okulun kantininde tanıştığı ve iyi anlaştığı bir kızla evlenmişler. Hayatını mutlu mesut yaşatıp gitmişler.