Dünya’da bildiğiniz gibi çok fazla inanış var. Sorumuz ”inanışlar insanları köleleştirir mi özgürleştirir mi?” Bu sorunun pek net bir cevabı yok. Çünkü başta dediğimiz gibi çok fazla inanış var. Ve 2 türden inanış var. Halkın uzun yıllardır inandığı olaylar ve dinler. Din olarak düşünürsek bence psikolojik bir şey. Eğer birey kendinin kısıtlandığını düşünüp bir dine mensup olmuyorsa hiç bir şey diyemezsiniz. Veya farklı biri bir dine mensup oluyorsa veya din değiştiriyorsa yine bir şey diyemezsiniz çünkü o onun kendi kararı, sizi ilgilendiren bir şey yok. Ama gerçekten sosyal medyada bazı insanlar görüyorum ve gerçekten Nikola Tesla’nın ”O kadar cahilsiniz ki dininiz var diye ahlaka ihtiyacınız yok sanıyorsunuz.” sözü çok doğru geliyor. Bazı insanlar dine bu böyle bu şöyle deyip kendini öyle bir kapatmış ki gerçekten üzülüyorum. Böyle insanlar dış dünyaya o kadar kendini kaptırmış ki iç dünyalarında neler olduğundan habersizler. Zaten dinler siz böyle yapın diye kurulmadı. Ahlaklı, inançlı bir birey olun diye kuruldu. Mesela böyle bu böyle bu şöyle diyen insanlar kendini kısıtlıyordur. Ama tabii ki herkes böyle değil. Bazı insanlar da inanır ve ahlaklı, insanlara saygılı, inançlarını dile getirmeden inandığı için yapan da var ve en doğrusu bu tabii ki. Her neyse diğer halk inanışlarına geçiyorum.
Halk inanışları bana asla istisnası olmayacak şekilde saçma geliyor ve kesinlikle köleleştiriyor. Nazar boncuğu, yeni yılda kapının önünde nar kırmak, başka kültürlerde yok siyah kedi, 13 sayısı veya sonbaharda kendiliğinden düşen yaprağı yakalamanın şans getireceğine inanmak. Hepsi bence birbirinden saçma ve mantığı yok. Kimin o zamanlarda neden çıkardığını da anlamış değilim. Ama herkes istediğine inanabilir bu kimseyi de ilgilendirmez