Bütün canlıların ortak özelliklerinden birisi de üreyebilmeleridir. Fakat, insan haricindeki canlı topluluklarının artışı ekosistemler tarafından kontrol edilmektedir. İnsan zekası ve teknolojisi sayesinde böyle bir kontrolün dışında kalmayı başarmıştır. İnsan, canlıların en az üreyenlerinden birisi olmasına rağmen, dünya nüfus artışı günümüzün önemli sorunlarından biridir.
Dünyanın nüfuslanma süreci, insanın yerleşik hayata geçtiği Neolitik Dönemle başlar. Daha sonraki dönemlerde insanın meydana getirdiği teknolojik gelişmeler sayesinde hem insanın ortalama ömrü uzamış, hem de nüfus artışı hızlanmıştır. Günümüzden 10-12 bin yıl önce 80 milyon civarında olan dünya nüfusu 1650 lerde 500 milyona ulaşmıştır. Son 350 yılda ise, 500 milyondan 6 milyara yükselmiştir ve her yıl yaklaşık 97 milyon insan katılmaktadır. Günümüzde dünya nüfusunun ortalama artış hızı %1,7’dir. Gelecekte aynı hızla artmaya devam ederse, yaklaşık 41 yıl sonra dünya nüfusu ikiye katlanacaktır. ABD’li uzmanlar 2075 yılında dünya nüfusunun 30 milyara yükseleceğini tahmin etmektedirler.
Nüfus artış hızı, gelişmiş ülkelerde % 0,5-1 civarında artarken, gelişmekte olan ülkelerde ise % 2-3 gibi yüksek oranlarda artmaktadır. Bu gelişme dünyanın demografik yapısında önemli değişmelere ve sorunlara yol açmaktadır. Halen 6 milyar olan dünya nüfusunun 1 milyar kadarı gelişmiş ülkelerde, 5 milyardan fazlası da gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır.
Hızlı nüfus artışı, gelişmekte olan ülkelerde kaynakların yetmemesine, kalkınma hızlarının yavaşlamasına, ekonomik ve sosyal sorunların artmasına neden olmaktadır. Gelişmiş ülkeler ise, bu artışın dünyanın sosyo-ekonomik dengelerini ve istikrarını bozabileceği endişesini taşımaktadırlar. Nüfusun ekonomik yönüyle önemli bir sorun olarak kabul edilmesi, hızlı nüfus artışından oluşan istihdam sorunları, nüfus artışının ulusal geliri azaltması ve sefaleti teşvik etmesi, kalkınma hızını düşürmesi gibi sebeplerden dolayı nüfus artışı ile ilgili çeşitli görüşler ortaya çıkmıştır.
19. yy. sonlarına doğru nüfus alanında çalışanların en çok ilgilendikleri konu, bir toplumda nüfusun ulaşabileceği en yararlı büyüklüğün ne olduğudur. Acaba dünya üzerinde iyi bir hayat standardı ile en fazla ne kadar insan yaşayabilir? Buna göre işgücü başına verimin en yüksek olduğu nüfus düzeyi, optimum nüfus düzeyi olarak tanımlanabilir.
Optimum nüfus teorisi; nüfus hacmi ve artışının üretimi belirleyen çeşitli faktörler üzerindeki etkisi göz önünde tutularak, nüfus başına en yüksek verimin nasıl sağlanacağı sorusuna cevap olarak ortaya atılmıştır. Buna göre kaynaklar sabit tutulduğunda; nüfus miktarı optimum seviyenin üzerinde seyrederken, kişi başına düşen gelir azalacak, optimum seviyede ise, kişi başına düşen milli gelir artacak dolayısıyla refah seviyesi artacaktır.