Bir ülkenin siyasi ve ekonomik yapısını doğrudan etkileyen nüfusta son yıllarda görülen hızlı artışlar büyük dikkat çekmiştir. Yüksek doğurganlık oranları, belirli koşullar altında “aşırı nüfus” olarak bilinen bir duruma neden olabilen nüfus artışına yol açar. Aşırı nüfus, bir canlı türünün popülasyonunun, ekolojik nişinin taşıma kapasitesini aştığı bir senaryoyu belirtir. Doğum oranlarının ölüm oranlarına kıyasla daha yüksek bir artışla ilerlediği gözlenmektedir. Bunun sonucunda günümüzde birçok ülke popülasyonu akıl almaz derecede yüksektir.
Bugünkü dünya nüfusu, 12 bin yıl önce dünya nüfusunun yaklaşık 4 milyon olduğu zamanın 1.860 katı. 1800 yılı civarında dünya nüfusunun yalnızca 1 milyar civarında olduğunu tahmin ediliyor. Bu, ortalama olarak nüfusun MÖ 10.000’den 1700’e kadar bu uzun süre içinde çok yavaş büyüdüğü anlamına gelmektedir. Ancak 1800 yılında dünya nüfusu 1 milyar civarındaydı ve o zamandan bu yana 7 kat arttı. Şu anki insan nüfusu 7.9 milyara ulaşmış durumdadır. Günümüzde popülasyonun en fazla olduğu ülkeler: Çin (1.44 milyar), Hindistan(1.39 milyar), Amerika Birleşik Devletleri (333 milyon), Endonezya(276 milyon), Brezilya(214 milyon). Nüfus yoğunluğu ve alan açısından inceleyecek olursak 1 kilometrekareye düşen 1.252 kişiyle Bangladeş en yoğun nüfuslu ülkedir; bu ülke komşusu Hindistan’dan neredeyse üç kat daha yoğundur. Onu Lübnan (595), Güney Kore (528), Hollanda (508) ve Ruanda (495) ilk beşi tamamlayarak takip ediyor. Grönland ise km2 başına 0,2’den az kişiyle en az yoğun olanıdır. Ardından Moğolistan, Namibya, Avustralya ve İzlanda gelmektedir.
Söz konusu olan artışın hem olumlu hem de olumsuz sayılabilecek etkileri bulunmaktadır. Bunları anlamak için popülasyonun ekonomiye, siyasete, yaşam şartlarına ve kaynaklara olan etkilerini incelemek gerekir. Fayda sağladığı yönlerine bakacak olursak, artan bir nüfus ekonomik büyüme sağlayabilir. Daha fazla insanın doğmasıyla genç topluma yatırım yapan daha fazla sayıda ebeveyn olur. Gıda, giyim, eğitim ile ilgili harcamalar sonucunda ekonomi besleniyor. Daha çok evin inşası, bina ve ev geliştirme endüstrilerini ekonomik olarak geliştirir ve sonucunda nüfus arttıkça ekonomik harcamalar da artış gösterir. Modern tıbbi başarılar sayesinde dünya çapında daha fazla insan bir asır öncesinden bile daha uzun yaşıyor. Ve dünya nüfusu arttıkça tarımsal kaynaklar çok gerçek bir endişe olsa da, artan nüfus; nüfus artışı hızında gıda üretmek için yeniliklerin yanı sıra ek kaynaklara duyulan ihtiyaç konusunda daha fazla bilinçten sorumludur. Buna ek olarak daha çok insan daha çok iş gücü demek olduğu için üretim miktarı da artar.
Kontrolsüz nüfus artışı eşit tarımsal ilerleme olmadan gıda kıtlığına yol açmaktadır. Nüfus artış belirtileri gösterecek olsaydı, tarımsal kalkınmanın desteklenmesi gerekecektir. Talep edilen gıdanın üretilenden fazla olması sonucu açlık krizleri artmaya devam ediyor. Gıda dağıtımı dünyanın bazı bölgelerinde bir endişe kaynağı olmayı sürdürüyor. Dünya nüfusu, dünyadaki tüm yaşanabilir toprakları işgal edecek kadar büyük olmaktan uzak olsa da, kontrolsüz nüfus artışı aşırı kalabalıklaşmaya ve sivil huzursuzluğa yol açabilir. Nüfusun yüksek olduğu bölgeler günümüzde bunu yaşamaktadır. Nüfus artışındaki bir artış, alan ihtiyacı taleplerini karşılamak amacıyla daha az arzu edilen alanların geliştirilmesine yatırım yapılmasını gerektirecektir. Ölüm oranları daha az olunca yaşlı popülasyonu artmış bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 65 yaş üstü kişiler tarafından tanımlanan yaşlanan nüfusun, 2030 yılına kadar nüfusun neredeyse yüzde 20’sini oluşturması bekleniyor. Bunun gibi nüfus dağılımındaki değişiklikler yaşlı nüfus için bakım ihtiyaçlarını karşılama güçlü çekmektedir.
Durmadan artan insan popülasyonu geleceğimiz için bir çok tehdit oluşturmaya, kaynaklarımızı sömürmeye ve gelecek nesiller için korkunç bir geleceğe zemin hazırlamaya hazır sayaçlı bir bombadır. Kontrol altına alınmazsa çok yıkıcı sonuçlar doğuracağı belli olan nüfus artışı için yeni çözümler aranması ve uygulamaya konulması gerekilmektedir.