Nüfus artışı gün geçtikçe sadece ülkemizin değil tüm dünyanın gündeminden düşmeyen tartışma konularından biri oluyor. Nüfustaki artış veya azalış miktarlarının bir ülkede yaşayan insanların refah seviyesiyle ilgisi olup olmadığını bu değişimlerin getirdiği olumlu ve olumsuz sonuçları inceleyerek anlamak mümkün. Son zamanlardaki istatistiklerin gösterdiği üzere ülkemizde ve dünya çapında ciddi bir nüfus artışı söz konusu. İnsan sayısının artmasıyla birlikte nüfusa doğru orantılı olarak her gün başka bir yenilik hayatlarımıza giriyor. Dolayısıyla çoğu şey gibi bu artışında beraberinde getirdiği olumlu, olumsuz sonuçlar toplumun refah seviyesini etkiliyor.
Nüfus fazlalığının ülke ve dünya çapındaki en olumsuz sonuçlarından birisi kaynakların tükenmeye yüz tutması hatta bazılarının çoktan tükenmesidir, diyebiliriz. İnsan sayısı arttıkça doğal olarak en temel ihtiyaçlara olan talep de ona doğru orantılı olarak artış gösteriyor. Özellikle su, barınma, yiyecek kaynaklarında önümüzdeki yıllarda yaşanabilecek ciddi anlamda refah açısından kötü senaryolar olduğunu öne süren araştırmalar nüfus artışı istatistikleri üzerinde tekrar düşünmeye sevk ediyor.
İnsan sayısındaki bu aşırı artış oranlarının kötü yanlarıyla birlikte birkaç tane olumlu yanı da bulunuyor fakat bunlar halkın değil doğrudan devletin pozitif olarak değerlendirebileceği sonuçlar olduğundan halk refahına katkı sağlamak yerine daha da kötü hale getirebilir. Örneğin daha çok insan demek daha çok vergi toplanabilmesi demek ya da daha çok kişinin olması demek kamu hizmetlerine artan talep demek oluyor. Bazı kamu hizmetlerinin de ücretli olduğunu düşünürsek, olası artışlarda bir ülkenin devletine kalkınma için gelen fırsat kaçınılmaz oluyor.
‘’Refah’’ kelimesinin sözlük anlamlarından birisinin de ‘’yaşam kalitesi’’ olduğu göz önünde bulundurularak bir yorum yaptığımızda nüfustaki değişim, özellikle de artışı, halk refahını negatif şekilde etkilemekte olduğunu görebiliriz. Eğitim faktörü de halk refahındaki en önemli etkenlerden biridir ve kişi sayısındaki aşırı yükselmeler zaman zaman eğitimin aksamasına da sebep olabilmektedirler. Yer, zaman ve öğretmen açısından yeterli olunamayan durumlarda her öğrencinin hakkı olan temel eğitim haklarını eşit şekilde almaları engellenebilir bu da eşitsizlikleri beraberinde getirir.
Ekonomi, eğitim, kamu hizmetleri, temel haklar gibi kategorilerde oluşabilecek herhangi bir adaletsizlik ya da eşitsizlik durumu halkın refahını ciddi anlamda etkileyebilecek güce sahiptir. Çıkabilecek olası bir isyan bile o bölgedeki halkın huzurunu kaçırmaya yetecek seviyede olabilir. Hele ki günümüzde sosyal medyanın da yardımıyla birlikte herhangi bir yerde yaşanan tatsız bir olay dünyanın öbür ucundaki bir insana bile ulaşabilecek nitelikteyken bazen huzursuzluk sadece o bölgeyle de kalmayabilir.
Sonuç olarak tüm bunlara bakıldığında açıkça kabul edebiliriz ki, nüfus oranlarındaki artış veya azalışın kesinlikle halkın refahıyla doğrudan ilişkisi bulunmaktadır. Nüfusun artmasıyla azalan, azalmasıyla artan refah seviyesini etkileyen faktörlerin hepsi de insan sayısının çokluğu azlığına göre şekillenmektedir. Yani aslında nüfus bir nevi halkın refahında kumanda rolü oynar, denilebilir.