“El alem ne der?” diye yapamadığımız bir sürü şey var. Demeye, denemeye cesaret edemediklerimiz… İnsanların düşünceleri bizleri tutsak ediyor. Bunu diyoruz ancak bizim sonuç olarak oluşacak duygu ve düşüncelerimiz de başkalarını durduruyor.
İnsanlar, sosyal varlıklardır ve düşüncelerini başkalarıyla paylaşmayı severler. Bu her ne kadar doğamızda bile olsa yine de olumsuz eleştirilerin yayılabileceği baskısı bizi her zaman bir adım geriye itiyor. En basitinden derste söz hakkı almak için kaldırdığımız bir parmak bizi soruyu yapamayınca ve diğerleri “Bu soru çok kolay nasıl yapamazsın?” dediğinde bin pişman ediyor. Hatta bazen bu parmağı bu nokta yüzünden kaldıramıyoruz bile. Tam bir kitabı bitirecekken ‘El alem bu sona ne der?’ diye özgün bir paragrafı silip sevilen bir klişe yazmak gibidir bu baskı. İnsanların davranış, hedef ve düşüncelerini bir “ama” sözcüğü gibi değiştirebilir. “Dünyanın en büyük jürisi; el alem.”
İşte, tam bu yüzden insanların dediklerine göz yummak lazım. “El alem ne der?” diye söyleyemediğiniz şeyleri ortaya dökün. Bu sizi aksine samimi ve siz yapar. Unutmayın, insanlar sadece görmek ve duymak istediklerini duyar ve görürler, onların düşüncesi de sizin görmek ve duymak istemediklerinizdir. “El alem ne der?” sözü duvarları en yüksek hapishanedir.