Yıllar yıllar sonra üniversite sınavına hazırlanırken en yakın arkadaşım Zeko ile ders çalışmak için gittiğimiz kocaman kütüphanede ders çalışmaktan bitkin düşmüş, kahve almak için zar zor ayağa kalkıp aşağıya inmişken o kocaman salonun kapısını açtım ve karşı karşıya kaldığım manzaraya inanamadım.
Karşımda duran çocukluğumu birlikte geçirdiğim benim için kardeşten öte olan Doruk’tu. En başta emin olamadım bile gördüğüm kişinin Doruk olduğuna, artık o kadar büyümüştük ki ikimiz de. Donakaldım. Daha sonra onun Doruk olduğuna emin oldum olmasına evet ama, ki bu da baktığımız zaman çok süre almıştı, yine de ne yapacağımı bilmiyordum. Onu en son gördüğümde 3. Sınıftaydık; aynı okulda okuyor, aynı binada yaşıyorduk. Tabiri yerindeyse yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Sabahları okula birlikte gider, akşamları okuldan birlikte çıkar, okuldan sonra birlikte futbol, yakan top saklambaç oynardık, bu arada övünmek gibi olmasın ama biz ikimiz aynı takımda olduğumuzda karşımızda kimse duramazdı, tamam konumuza dönüyorum, akşam ezanı okunur okunmaz da birlikte binaya girer ve evlerimize dağılırdık. Kışın kartopu oynar bir poşet bulup kar gördüğümüz yamaçtan aşağıya bırakırdık kendimizi ama sımsıkı da tutunurduk birbirimize, çok güvenirdim ona.
Doruk’ un bizden yaşça çok büyük ve taa o zamanlar evlenmiş olan bir abisi vardı, bense tek çocuktum o benim biyolojik olmayan ama öz kardeşten farksız kardeşimdi. Yazlarımız, kışlarımız, gündüzlerimiz, akşamlarımız, yıllarımız çocukluğumuz birlikte geçti bizim. Babalarımız birlikte çalışıyordu onlar için çok güzel bir haber almışlardı. Ama bu haber bizi onları mutlun ettiği kadar mutlu etmemişti çünkü artık kardeşimden uzak kalmam farklı bir binada yaşamayı farklı bir okulda okumayı geçtim farklı şehirlerde yaşamak zorundaydık artık. Vedalaşmayı bile becerememiştik doğru düzgün. Sanki hep birlikte kalacaktık. Yıllar sonra onu böyle burada görmek de o yüzden çok şaşırmıştı sanırım beni, yalan olmasın hayatımda en mutlu olduğum anlardan biri onu tekrar görmekti sanki yıllardır bulamadığım o parçamı bulmuştum sanki yıllar sonra sıcacık evime geri dönmüştüm.
O da beni görünce çok şaşırdı gözlerinden okunuyordu. Koşa koşa sarıldık birbirimize ikimizin de o anda ağzından çıkan ilk kelime ‘’kardeşim’’di. Biraz sohbet ettik, neden haberleşemediğimizi ve bu kadar ayrı düştüğümüzü anlattı, meğer Hollanda’ya gitmişler ve telefon numaralarımıza bir türlü ulaşamamışlar ama artık temelli dönmüşler. İşte bizim çocukluktan başlayan kısa bir aradan sonra eskisinden de kuvvetli olan kardeşlikten farksız arkadaşlığımız böyle.