Saat gece yarısına yaklaşmış durumdaydı , dışarısı karanlık ve soğuktu. Etrafımı algılayamıyordum fakat bazı boğuk sesler duyuyordum. Arkadaşlarımın çığlıkları, siren sesleri ve etrafıma toplanmış olan bir grup insanın arasında geçen uğultular. Bilincimi açık tutmakta zorluk çekiyordum, görüşüm ise yok denecek kadar azalmıştı. Karnımda nedenini anlayamadığım bir sıcaklık vardı , sıvı bir şey gibiydi. Aklımda bulunan her şey yok olmuştu sadece iki düşünce kalmıştı. Bana ne olmuştu, neden bu haldeydim? Bunu düşünmeye çalışırken kafamda bulunan diğer şey -aynı zamanda daha yoğun basan- sonsuz bir uyku çekmekti.
Dışarıdan gelen sesler yavaşça azalmaya başlarken gözlerimin önüne bazı imgeler gelmeye başladı. Açık mavi tonlarında bir oda, camlarla ayrılı bölümler ve sanırım kedi sesleri? Etraf belirginleşmeye başlarken bu oda bana daha da tanıdık gelmeye başladı. En sonunda burayı tamamen tanıdım, burası üç yıl önce küçük kedimi sahiplendiğim klinikti. Odanın içine bakınmaya başlayınca kendimi ve kedimi gördüm, ilk tanışma anımızı. En başta neden kendimi izlediğimi anlayamasam da minik kedimin yüzünü gördüğüm an bu düşünce aklımdan yok oldu. Daha dün gibi hatırlıyorum onu gördüğüm ilk zamanı. Küçücük patileriyle yüzüme dokunduğu ilk anı nasıl unutabilirim ki? O günden sonra eve gidip sabaha kadar oyun oynamıştık, en güzel günlerimizden biriydi.
Oda yavaşça silikleşmeye başlarken hala ne olduğunu anlayabilmiş değildim. Bir süre geçtikten sonra yeni bir yer gözümün önüne gelmeye başladı. Yemyeşil bir bahçe ve bir sürü sandalye vardı. Bu sefer her şey belirginleşmeden buranın neresi olduğunu anladım. Mezuniyet günümüzden bir anıydı burası, en yakın arkadaşımla lise mezuniyetimiz. O gün ayrılacağımızı düşünerek doya doya eğlenmiştik, tabi sonrasında aynı üniversiteyi kazanınca da sevinçten ölmüştük. Lise arkadaşlarımızla beraber son kez bir arada, son eğlenceli saatlerimizi geçirdiğimizi görüyordum. Ve hep beraber keplerimizi fırlattık, yüzlerce balon havaya uçtu. Fakat bugün bununla son bulmuyordu, arkadaşımla hemen mezuniyetten sonra son anda ehliyet sınavına yetişmiştik. Arkadaşımın sınav anını izlerken aynı zamanda çok mutluydum. Günün sonunda ehliyetini almıştı ve ikimiz küçük bir parti yapmıştık, en eğlenceli günümüzdü.
Bu iki sıcak anıyla çok mutlu olmuştum fakat aniden içimi bir ürperti kapladı ve gözümün önüne daha karanlık ve soğuk bir yer belirmeye başlamıştı. Burası bir doktorun odasına benziyordu, tek fark veteriner olmasıydı. Hangi anı olduğunu anlamıştım, gözyaşlarımı zor tutuyordum. Gözlerimi kapatmaya çalıştım, kendimi görmemeyi denedim ama olmuyordu. Sanki görmem zorunlu bir şeymiş gibiydi, gözlerim kapanmıyordu. Veterinerin bana kedimin, meleğimin öldüğünü söylediğini en ince detaylarla, acı içinde izliyordum. Dakikalar, saatler boyunca ağlamıştım ama o hiçbir zaman geri dönmedi; en çok acı çektiğim günümdü.
Zihnim aynı anda hem yerine geliyordu hem de kendini kaybediyordu ama bunun nasıl olduğunu düşünebilecek durumda değildim. Az önceki korkunç anı yavaşça silinmeye başlayınca içim rahatladı fakat çok erken konuştuğumu fark ettim. Şimdi soğuk bir hastane zemininde oturan kendimi gördüm, bomboş bir şekilde duvara bakıyordum. En yakın arkadaşımın ölüm haberini almıştım, ehliyetini beraber aldığımız arkadaşım trafik kazasında hayatını kaybetmişti. O an içimde bir boşluk oluşmuştu, hiçbir şey hissetmiyordum. Aniden ayaklanıp koşarak çıktığımı gördüğümde her şey yerine oturdu. Bugün arkadaşımı kaybetmiştim sadece birkaç saat önce. Hislerimi kaybettiğim ilk gün.
Kendimi kaybedip son hızla arabamı sürdüğümü hatırlıyorum; karşıma aniden bir kedi çıkmıştı, aynı benim meleğime benziyordu. Ona çarpmamak adına direksiyonu sert bir şekilde çevirdiğim ve direğe çarptığımı şimdi hatırlamıştım. Her şeyi hatırlamamla beraber etrafımdaki sesler tamamen azalmaya hatta yok olmaya başladı. Hiçbir şey duymuyor, görmüyor ve hissetmiyordum. Bilincimi tamamen kaybetmiştim, aynı zamanda kendimi de…
Kalp durduktan yedi dakika boyunca etrafındaki sesleri duyabilirmiş derlerdi, ben bugün o duyguyu yaşadım. İnsanların ağlayışlarını, acımasını hatta bazılarının umursamayıp kendi suçuydu hakketti dediklerini bile duydum. Ama başka şeyler de yaşadım. En yakın arkadaşıma tekrardan kavuştum, canımdan çok sevdiğim çocuğuma minik kedime de kavuştum. Onları bir daha asla göremeyeceğimi düşünmüştüm, sonsuza kadar gittiklerini. Ama bugün büyük bir şey kaybederek yeni bir şey de öğrendim. Uzak ve imkansız görünen bir şey, bir anda yakın ve mümkün olabilirmiş…