Ben ailesinin ilgisizliğine alışmış bir genç kızdım. Yemek masasındaki sohbet sırasında söyledikleri dinlenmeyip geçiştirilen, sorunlarını dile getirince ergen diye etiketlenen, dersler ve okul konusunda yardım istediğinde bir başına bırakılan, duygularından bahsettiğinde dalga geçilen, hakkını savunmaya çalıştığında saygısızlıkla suçlanan bir genç kız.. Ama öğrenmiştim. Yemek masasında soru sorulmadıkça konuşmamayı, sorunlarımdan onlara bahsetmemeyi, ders çalışırken yardım istememeyi, duygularımı ailemden saklamayı, onların yanında hakkımı aramayı öğrenmiştim. Ama bu hala ara sıra kavga etmediğimiz anlamına gelmiyordu. O güne kadar…
Yine bir gün okuldan döndüm. O gün öğlen yemeği yemiştim. Mutfağa gidip buzdolabından bir tane mandalina aldım. Babam bir anda mutfağa girdi. “Yine mi bir şeyler yiyorsun?” Cevap vermedim. Kendimi kötü hissetmiştim. Mandalinayı aldığım yere geri koyup mutfaktan çıktım. Odama yöneldim. Ödev yapmakta bu aralar zorlanıyordum. Konuyu anlamadığımdan değildi. Sadece çok fazla ödev veriliyordu ve hepsini yapacak motivasyonu bulmakta çok zorlanıyordum. Ama aileme bundan bahsedemezdim. Çünkü ne diyeceklerini biliyordum. Tembel olduğumu söyleyeceklerdi. Büyük ihtimalle üzerine bir de ceza alacaktım.
Derslerimin başına oturmam gerekiyordu. Bir defter çıkarıp o günkü notlara baktım. Odaklanmakta zorlanıyordum. Ödevlere geçmeye karar verdim. Hepsini yapamazsam yine sınıf düşebilirdim. Bir öncekinde çok çalışmama rağmen denemeyi yetiştirememiştim. Ödevlerimde de eksik olunca olmamam gereken bir sınıfa düşmüştüm. Babamın yüzündeki umursamaz tavrı ve “Demek ki çalışmamışsın.” deyişini ve gerçekten çalıştığımı ona anlatmaya çalışırken döktüğüm onca göz yaşını hala çok net hatırlıyordum. Aynı hataya bir kez daha düşmemeliydim.
Önüme bir sürü kitap açıp derslere gömüldüm. Bir kaç saat içinde ödevlerimi de bitirip telefonumu elime aldım. Yatağıma yeni uzanmıştım ki odamın kapısı gürültüyle açıldı. Karşımda sinirle bana bakan babam, elinde annemin telefonu, telefonun ekranında da yetiştiremediğim bir ödev sayfasında yazan sıfır duruyordu. Savunmaya geçmek için ağzımı açtım ama ne desem de bana inanmayacağını biliyordum. “Baba, gerçekten açıklayabilirim! O ara 130 sayfa kimya ödevi vardı. İkisini birden yetiştiremedim. Mantıklı bir sebep değil biliyorum ama-” Babam her zaman olduğu gibi sözümü kesti. “Senden açıklama istemedim. Ben sana ne demiştim? Yanında ‘0’ yazan ödev görürsem sonu kötü olur demiştim. Peki bu ne? ‘0’! Bu da demek oluyor ki bir süre arkadaşlarınla dışarıya çıkamayacaksın!” Anında gözlerim doldu. “Baba lütfen bunu yapma!” Babam beni takmadan arkasını döndü ve mırıldandı. “Çok geç..”
Ama bu haksızlıktı. Arkadaşlarımın yanında güvende hissediyordum. Onlarleyken kendimi evimde hissediyordum. Evdeyken oluğundan daha çok.. Onlar benim için çok değerliydi. Onlarla dışarıya çıkmak beni bu aralar mutlu eden nadir şeylerden biriydi ve o bunu elimden almıştı. Şimdi boş zamanlarımda bile, kendimi yabancı hissettiğim bu evde onlarla yalnız kalmam gerekecekti. O lar bunu anlayamazdı. Artık içinde olduğum evde huzurla oturamadığımı, hep bir baskı altında hissettiğimi bilmiyorlardı. Ama söylesem de anlamazlardı. Ben de susup sessizce ağlamayı tercih ettim.
O an zilin çaldığını duydum. Sessizce kapıyı araladım. Babam tuvaletteydi. Kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda gördüklerime inanmadım. Sınıf arkadaşım Ege karşımda duruyordu. Yüzünde panik olduğunu belli eden bir ifade vardı. Fısıltıyla “Burda ne arıyorsun?!” diye sordum. Aldığım cevap şaşkınlığımı iki katına çıkardı. “Topla çantanı, gidiyoruz!” Ne dediğini anlamaya çalışırken tuvaletten gelen sifon sesiyle irkildim. İkimiz de korku dolu gözlerle birbirimize baktık. Ben deli cesaretiyle odama koştum ve hızlıca kendime bir çanta yaptım. Kapının önüne geri gelip ayakkabılarımı giydiğim sırada tuvalet kapısının kilidinin çevrildiğini duyduk. Aceleyle ayakkabılarımı giyip montumu bile almadan dışarı fırladım.
Ege önde ben arkada buz gibi rüzgarım bizi titretmesine aldırmadan, nereye gittiğimizi bile bilmeden koştuk. Bir anda Ege gülmeye başladı. Durumun farkına varınca ben de gülmeye başladım. Komik bir durumdaydık ama eve dönmeye niyetim yoktu. O an hiçbir şey umurumda değildi. Hiç bu kadar özgür hissetmemiştim…