Ahmet ortaokul birinci sınıfa giden, uzun boylu ve sarışın bir çocuktu. Evleri şehir merkezinden uzakta bahçeli bir evdi. Ahmet’in bir tane kedisi, bir tane de köpeği vardı. Ailesi ile vakit geçirmeyi çok seviyordu.
Bir gün Ahmet tüm ödevlerini bitirip keyif yapıyordu. En sevdiği şey kulaklığını takıp müzik dinlemekti. Babası odasına gelip ”Ahmet istersen go karta gidelim.” dedi. Ahmet sevinçten havalara uçtu. Go kart bitti, kazanan Ahmet olmuştu. Babası saatine baktı ve “Daha vakit var, hadi sinemaya gidelim.” dedi. Ahmet çok şaşırdı ve çok mutlu oldu. Akşam olmasına az kalmıştı. Arabaya bindiğinde biraz kestirmek istedi. Gözlerini kapattı. Gözünü açtığında bambaşka bir yerdeydi. Her yer bembeyazdı. Ahmet önce çok korktu ama sonra ne olduğunu anlamaya çalıştı. Yavaş yavaş korkusu geçti. En sonunda Ahmet bu düşünceyi kontrol edebiliyordu. Beyazlar içinde yürümeye devam etti. Karşısına bir kapı çıktı. Önce kapıyı tıklattı ama açan olmadı. Sonra yavaşça kapıyı açtı. Kapıyı açtığında gördüklerine inanamadı. Her yer yemyeşildi. Kuşlar uçuşuyor, dereler akıyor, ağaçlardan meyveler sarkıyordu. Sanki cennete gelmişti. O sırada babasının sesini duydu. ”Ahmet, Ahmet uyan artık!” Uyandığında arabada olduğunu gördü. Ama olanlar sadece bir dakikaydı. Ahmet çok şaşırdı ve bunu hep yapabildiğini fark etti. Artık boş zamanlarında hep o güzel dünyaya gitmeye devam etti.