1930’lu dönemlerde Birleşik Krallığın başına geçmiş ve İkinci Dünya Savaşında müttefiklerine yol göstermiş Churchill, “Kapitalizmin doğal ahlaksızlığı; nimetleri, adaletsiz paylaşmasıdır. Sosyalizmin doğal fazileti ise sefaleti eşit paylaşmasıdır.” demiş. Bu cümleyi etmesinin nedenlerinden birinin de o zaman ki Sovyetler Birliği ile savaşta olmasından kaynaklandığını düşünüyorum.
Churchill’in gözlemine göre, yerleşik bir ekonomide kapitalizmin zenginliğin yoğunlaşmasına yol açması biraz karışık bir konu. Bahsettiği konudaki eğilim ise kapitalist sistemin doğasından kaynaklanmaktadır. Kapitalizmin ödülleri, sisteme ayak uydurabilen ve kendini riske atanlara verilir. Bu nedenle piyasaya, sisteme, daha fazla erişimi olanlar diğer herkesten daha çok kazanmayı hedefler ve bunun için bekleyebilirler. Bunun yanı sıra politik güce sahip kişiler bu avantajlarını da piyasayı, sistemi, etkilemek için kullanabilirler. Bu sayede hükümetin, devletin, er süremediği bir sistemde, piyasada, büyük güçler satranç taşlarını rahatça oynatabiliyor olacaktır.
Konunun çatısı altında güç ve sosyal adalet hakkında düşündüklerim ise kapitalist bir sistemde, piyasada, ekonomik büyümenin oluşturacağı kaçınılmaz bir eşitsizlik olacağını göz önünde bulundurmamız gerekli. Fakat sırf ekonomik güçten doğduğu için toplumun bu eşitsizliğini istediği çıkarımına varamayız. Ekonomik gücün eşit olmadığı durumlarda, adaleti beklemek bir işe yaramaz. İnternette araştırdığıma göre eşitsizlik: akıl hastalığı, uyuşturucu bağımlılığı, obezite, toplum yaşamının kaybı, hapsedilmeye artan bağımlılık, eşit olmayan fırsatlar ve çocuklar için daha kötü refah gibi sorunlara yol açabiliyormuş ve adalet tabii ki bunların hepsini çözemez. Bu yüzden Churchill ne kadar kapitalist sistemi sosyalizme karşı daha yüksek göstermek istese de adaletsiz bir sistemde samanlıkta iğne aramak gereksizdir.