İnsanlar olarak doğamızda bağ ve iletişim kurmaya gereksinimimiz vardır. En büyük ihtiyaçlarımızdan biridir sosyalleşmek. Bu nedenle küçük ve büyük olmak üzere gruplar ve topluluklar içinde yaşarız. Sonuç olarak ise bu toplulukları düzenli ve kontrol altında tutmak amacıyla geliştirilen belli kural ve kanunlar ortaya çıkar.
Uymamız gereken bazı kurallar sayesinde toplumun refahı ve eşitliği sağlanır. Örneğin biri çalışarak harcadığı emeğin karşılığını bulamazken diğeri de yattığı yerden bu kazanca ulaşamaz, biri oy çokluğuyla seçilmediği mevkide uzun yıllar boyu göreve gelemez, biri diğerlerinin sınandığı şekilde sınanmadan arzuladığını elde edemez.
Kanun ve kurallar en başından olduğu gibi bunlara uymayan kişiler de hep var olmuştur. Bu kişiler diğer insanların huzuru ve mutluluğunu kendi dileklerince yok sayarak aykırı davranışlar sergilemişler ve karşılığında da, ülkemizde her zaman olmasa da, adilce cezalarını çekmişlerdir. Böylelikle düzenleyici kurallara uymayanlar caydırılarak doğru yola sevk edilirler. Bunun yanında hiç kanun bulunmaması durumunda ortaya çıkabilecek sonuçların olduğu gibi çok sıkı ve sert kanunların varlığında da çok fazla sorun ile karşılaşılabilir.
Eğer insanlar hiçbir kısıtlama olmaksızın davranabiliyor olsalardı tam bir kaos yaşanması oldukça olası olurdu. Herkes kendi çıkarınca olması doğrultusunda hareket ederken diğerlerinin görüş ve durumlarını önemsemeksizin onların refahını bozabilir ve haklarını yiyebilirdi. İsterse hiçbir cezaya çarptırılma korkusu olmadan kaçak yollarla gelir elde eder, isterse sabotajcılık ve dolandırıcılığa başvurabilirdi. Sonuç olarak aslında var olan ve uymamız gereken, uymadığımızda ise bir ceza ile ıslah edildiğimiz kanunlar bizim haklarımızı ve huzurumuzu korur.
Günlük hayatın bazı kritik dönemlerinde bu kanunlar sertleşebilir ve insanları bazı durumlardan kurtarmak için daha kısıtlayıcı bir hal alabilir. Eğer kanunlar normalde oldukları halden bu hale kalıcı olarak geçiş yaparsa bunun da birtakım neticeleri söz konusu olur.
Öncelikle bu katılaştırmalar yine topum refahı için yapılıyor olup günlük yaşamı olduğundan daha kaliteli bir hale getirebilir. Daha önceden çiğnenen kurallar artık öyle kolayca ezip geçilemeyen duvarlar haline geldiklerinde eski kaçakçılık ve yolsuzluklar da yapılamaz hale gelir. Ancak zamanla bu uzun ve sağlam duvarlar insanları boğabilir ve köklü bir isyan başlayabilir.
Yani o mutlak huzuru getireceği inanılan sert çizgiler zamanla insanları çizgiden çıkarabilir. İnsanlar önceden asla yapmayacakları hata ve düzensizlikleri bu baskılar etkisiyle büyük çokluklar halinde yapmaya başlayabilir. Büyük çokluklar olması nedeniyle de müdahale edilmeleri oldukça zorlaşan güruhlar meydana gelir.
Köklü kısıtlamalar sonucu köklü ayaklanmalar kaçınılmazdır. Sonuç olarak her şeyde olduğu gibi kısıtlamaların da kararınca yapılması önemlidir. Serbest bir topluluk kadar baskı altındaki topluluk da sorun çıkarır.