Babamın mesleğinden dolayı hiçbir zaman doğru düzgün arkadaşlarım olmadı. Ne zaman ‘Tamam bu sefer oldu.’ desem birkaç güne kalmadan taşınırdık. Bu artık yormaya başlasa da hiç sesimi çıkarmıyordum, zaten içedönük bir insandım o yüzden pek zor olmadı. Mutluymuşum gibi davranıyordum ailemi üzmemek için çünkü emindim onlar benim üzüldüğümü görse benden daha çok üzülürlerdi.
Şimdi Ankara’ya doğru yoldayız ve Türkiye’nin başkenti olduğundan başka hiçbir fikrim yok. Büyükşehirleri de pek sevmem aslında ama tabiki ailem çok heyecanlı olduğumu düşünüyor bende bunu devam ettiriyorum. Yeni okuluma pazartesi başlayacağım. Yaşıtlarımdan 2 hafta geride olacağım ama bu arayı kapatabileceğime inanıyorum. Aynı zamanda da doğum günüm yaklaşıyordu, haftaya cuma tam tarihi söylemek gerekirse. Hiç bilmediğim bir şehre geldiğim için diğer doğum günlerim gibi bu da ailemle geçicekti. Siz 16 yaşında olup ama bir kere bile doğum gününü arkadaşlarıyla geçirmeyen biri gördünüz mü? Artık gördünüz. Son model iPhone’um olsa bile konuşucak biri olmayınca gerçekten anlamı kalmıyordu.
Okulun koridorundan yürürken herkes yeni kıza yani bana bakıyordu. İlgi çekmekten nefret ettiğim için bu biraz beni sinirlendirse de hiçbir şey demeden geçip gittim. Hoca sınıfa girdiğinde ayağa kalkıp kendimi tanıtmamı istedi ve herkesle teker teker beni tanıştırdı. Nedense kimse yüzüme bakmıyordu heralde yeni gelenler pek hoş karşılanmıyordu. Biri hariç. O bana tek gülümseyen kişiydi ve beni hoşgelmiş hissettiren de tek kişiydi. Sanki diğerleri sırf kaba olmamak için diyordu ama o cidden içten söylediğini anlamıştım. Okul çıkışı benden numaramı istedi ve adının Buse olduğunu öğrendim. Benle arkadaş olmak istediğini söyledi ve tüm gece boyunca konuştuk. Çok ortak noktamız yoktu ama bu arkadaş olmamıza bir engel değildi. Sabah okula plan yapıp beraber yürüdük ve teneffüslerde de hep beraberdik. Galiba cidden iyi anlaşacaktık.
Bugün doğum günümdü ve gözümü açmamla beraber Busenin yüzünü gördüm. Tabi onun ses çıkarmasına uyanmasam daha iyi olabilirdi ama burda olduğundan mutluydum. Beraber hazırlanıp aşağı indik ve annemle babam beni öpücüklere boğup hediyelerini verdiler. Babam eski bir cep saati almıştı, nedenini sorduğumda yakında anlarsın demişti sadece. Annem okul için bir çanta almıştı ve Buse bir tane bluz almıştı. Doğum günümü geçirdiğim ilk arkadaşımdı ve taş alsa bile beğenirdim zaten. Buseyle okula doğru yola koyulduk. Hayallerimizden bahsettik birgün gerçekleşmelerini umarak. Okula vardığımızda akşam olacak balonun ilanları vardı heryerde. Hemen gidip adımızı yazdırdık çünkü böyle bir fırsatı kaçıramazdık. Balodan dolayı bugün okul olmayacağını öğrenince alışverişe gittik çünkü elbiseye ihtiyacımız vardı. Ben ayağıma kadar gelen siyah püsküllü askılı bir elbise beğendim, Buse de pembe kısa ve güzel vücudunu gösteren bir elbise beğendi. Saat 5 olmuştu o yüzden hemen eve gidip hazırlanmaya başladık. Buse’nin babası beni 7 de alacağını söyledi. Onu bekletmemek için 6:50 de kapıdaydım bile.
Baloya adım attığımızda herkes bize dönüp baktı, galiba biraz ekstra olmuştuk. Yani herkes tayt ve kotla geldiği için öyle gözüküyordu ama bu uğrumuzda değildi. Dans etmeye başladık ve müzik birbirimizi bile duyamayacağımız kadar yüksekti. Çok eğleniyordu ve zamanın nasıl geçtiğini bile anlamamıştık. Saati kontrol etmek için babamın aldığı cep saatini çıkardım ama saat 7 yi gösteriyordu. Bu imkansızdı zaten buraya o saatlerde gelmiştik. Sonra babamdan bir mesaj geldi. Mesaj ‘Saatin kaçı gösteriyor?’ diyordu. ‘7:30’ yazdım sadece ve sonrasından babamdan gelen bir mesajla çözdüm her şeyi. Sadece ‘Mutluymuşsun :)’ yazıyordu mesajda.Bir cep saatiydi ama mutlu olduğun zamanı anlıyordu ve o zaman kendiliğinden duruyordu.