Demokrasiler , popülizme yenilir. Totaliter rejim altında ezilip kalırlar. Elit kesimlere karşı gerçekleştiren tepkinin simgesi olan bu ideoloji , bölücü bir ideolojidir bana göre. İnsanlara elit ve halk ayrımı yaparak insanları birbirlerine düşman göstererek , bazen ırk , bazen görüşlerinden dolayı yargılamak ahlaki açıdan etikliği tartışılabilecek bir durumdur. Çoğunluğu azınlığa düşman göstermek kısa vadede siyasi açıdan size taraf kazandırsa bile , uzun vadede toplumun kaosa ve çözülemez noktaya gelebilecek bir sınıf çatışmasına sebep olabileceği de barizdir. Demokrasi ilkesi, her ne kadar eşitlik ve barış ile bağdaştırılsa da, çoğunluğun sözü geçen sistemler popülizme eninde sonunda boyun eğer.
Popülizm arkasında büyük bir toplumsa ayrımcılığı bulunduran bir felsefedir. Dünya tarihine baktığımızda büyük kitleleri kontrol etmek isteyen çoğu lider popülizme başvurmuştur. Şu an yönetildiğimiz ülkede bulunan yöneticimizin bile başvurduğu bu sistem, baskıcı rejimlerde daha yaygındır. Alt sınıfın çoğunlukta bulunduğu ve sınıf çatışmalarının yaşandığı ülkelerde daha yaygın olan bir siyası görüştür. Bölücülüğü temel alan bir sistem olup cahillik ile beslenmektedir. Toplumdaki elit sınıfın halkın geri kalanından bariz bir şekilde daha üstün oluşu, halkın bu elit sınıfa karşı kışkırtılması , alt sınıfın çoğunluğunun elit azınlık sınıfına karşı çıkar amacıyla kullanılması sonucu oluşur popülizm. Toplumdaki bu ayrımın büyük miktarda artmasına ve nefretin oluşmasına sebep verdiği için ahlaki açıdan pek kabul edilebilir bir siyasi felsefe değildir.
Devletlerde uygulanan demokratik sistemlerin yanlış yönlendirilmesi sonucu demokrasiyi gölgesinde bırakan ve baskıcı, totaliter rejimlerle bağdaştırılabilecek bir felsefedir popülizm. Faşizmi de ortaya çıkmasına sebebiyet verebilecek bir potansiyeldedir popülizm. Bu konuda Hitler uygun bir örnek olabilir. İnsanları körü körüne nefrete, ayrılmaya ve çatışmaya sürükleyen bu ideoloji, doğru kullanılırsa halkı oluşturulan ortak hedef etrafında toplayabilmektedir.
Aşırı milliyetçilik ile de bağdaştırılan popülizm, temelinde sağ düşünceyi taşımaktadır. Gerici ve tutucu dogmalarla güçlendirilebilir, bu dogmalar kitleleri yönlendirmek ve kişisel çıkarları sağlamak amacı ile kullanılabilir. Aşırı milliyetçi kesimleri milli duygular aracılığı ile yönlendirerek farklı gruplara, sınıflara karşı (elit sınıf vb.) önyargı oluşturulabilir.
19. yüzyılda ortaya çıkan popülizm, ilk olarak Amerika Birleşik Devletlerinde , Rusya’da ve Kanada’da “tarımsal popülizm” şeklinde kendini göstermiştir. 20. yüzyılın başlarında Avrupa’da yayılmaya başlayan sağ popülizmi, İtalya ve Almanya gibi ülkelerde işçi veya çiftçi sınıfına yerine orta sınıfa hitap etmiştir. Bu milliyetçi popülizm, daha sonra bu ülkelerde faşizme evrilmiştir. 20. yüzyılın ortalarında Latin Amerika’da yükselmeye başlayan popülizm ise dar gelirli kısmı desteklemiş ve üst sınıfı karşı durmuştur. Oligarşiye karşı anti-emperyalist bir tutum sergileyen sol popülizm , Brezilya , Meksika ve Kolombiya tarafından uygulanmıştır.
Popülizm devletler için hem bir tehdit unsuru oluşturabileceği gibi toplumsal anlamda göz ardı edilemeyecek bir gelişime de sebep olabilmektedir. Sonucu belirleyen ise: nerede , nasıl ve kime karşı kullanıldığıdır.
(kaynak:https://tr.wikipedia.org/wiki/Pop%C3%BClizm)