Her hangi bir topluluğu yönetmek hiç şüphe yoktur ki zor bir iştir. Kötü veya eksik yönetimin sonucunda ortaya çıkan ciddi sonuçlar da tarih sayfalarında bizlere hep eşlik etmiştir. Peki, bir yönetim sistemini mükemmelleştirmek mümkün müdür ya da bu sistemi geliştirmek için neler yapabiliriz?
İlk olarak, gelişmiş bir devlet planlamasında yeteri kadar ve nitelikli çalışan bulundurmak gerekir. Çalışan sayısı belli bir oranı aştığında ve düştüğünde, organizasyonlarda aksaklıklar ve problemler gözlemlenebilir. Yeteri kadar çalışan sağlandıktan sonra planlı bir görev dağılımı yapılmalıdır. Görev dağılımında kişilerin bulundukları konum ve yaptıkları işler birbiriyle çelişkili olmamalı ve her görevde yeteri kişi olmalıdır aksi halde toplam çalışan sayısındaki oransız değişimlerde gözlemlendiği gibi bazı sorunlar yaratabilir.
Devlet içindeki gruplaşma ve dağılım ne kadar iyi olursa olsun dışarıdan, halktan, gelen tepkiler bu örüntünün bozulmasına neden olabilir bu nedenden dolayı yöneticilerin halkla olan iletişimi mükemmel bir yönetim için olmazsa olmazlardandır. Olası bir dengesizlikte halkın çıkaracağı ayaklanmalar ülkeye ekonomik ve siyasal birtakım sorunlar açabilir, ülkenin otoritesini sarsabilmektedir.
Tüm bu maddelerin yapılması durumunda biri yönetim, otoritenin bozulması maksadıyla gelebilecek saldırılara açıktır. Bu saldırılar kişi ya da grup tabanlı olabilir. Örneğin halkla ilişkiler işinde çalışan birinin yaptığı herhangi bir olay sonrası işten çıkarması, o kişide üzüntü, sinir ya da intikam duygusu uyandırabilir. Bu duygularla beraber devlete karşı kin ile yaşar bu kin kimi zaman kurma oyunlara kimi zaman da açık ayaklanmalara sebep olabilir.
Yönetime karşı duyulabilen bu duygu bazen de güce kendimizi aşırı derecede kaptırınca ortaya çıkabilir ve bu duygu insanlar tarafından kontrol edilebilmesi güç bir duygudur. Bunu bilen Antik Roma’daki senatörler bunun önüne geçmek için çalışmalar yapmıştır. Bu işlem kişide heves kırıklığı yaşatsa da güç zehirlenmesini önüne geçer ve otoritedeki olası bozulmalar için bir bariyer görevi görür. Örnek olarak halkın yararına hizmet eden halktan ya da yönetimden bir kişi, halktan pozitif bir dönüş aldığında bunu sürdürmek ve arttırmak ister. Bu isteklerin aşırıya binmesi sonucu bazı negatif eylemlerde bulunmasını güç zehirlenmesi olarak adlandırılır.
Tarif ettiğimiz üzere güç zehirlenmesinin önünü kesmek yönetim gelecek kaygılarını ortadan kaldırır ancak bu işlemi de düzgün uygulanmaması zıt bir etki yaratabilir. İleride çeşitli sorunlar yatacağını düşündüğümüz birine bugün aşırı tepki veremeyiz, bu davranış yönetimdeki çalışanlarda da kaygı ve korku uyandıracaktır. Zamanında ve yerinde yapılan hamleler yönetim için kar olarak dönecektir.
Zamanında ya da yerinde yapılmamış bir hamleye örnek olarak Marie Antoniette’ nin “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” Sözü verilebilir. Kişinin güç zehirlenmesinin önüne geçilmek için yapılan hareket gibi bu durum da halkın yaşadığı ekmek kıtlığına verilen bir tepkidir. Ancak bu tepki halk arasında daha da karmaşaya sebep olmuş ve ülke otoritesini ciddi oranda sarsmıştır.
Sonuç olarak ülke içinde düzeni ve huzur sağlamak için herkes kendi işini en iyi şekilde zamanında ve yerinde yapmalıdır. Karşılaşılan sorunlara ise en mantıklı yolla ulaşılabilmek amaçlanmalıdır. Hiç şüphe yoktur ki devletin ülke adına attığı her iyi adım halk tarafından desteklenecektir ve ileriye gidilmeye çalışılacaktır.