Hayatı Anlamak

İstemeden varım zaten kim bu iğrenç, acımasız, adaletsiz ve korkunç dünyaya kendi isteğiyle gelir ki? İstemeden öleceğim çünkü bilmediğim bir yere gitmekten korkuyorum, çünkü her ne kadar tiksinsem de bu dünyada kurduğum düzenimin bozulmasını istemiyorum, çünkü bu dünyada yaptığım hataların orada cezasını çekmekten korkuyorum. İnsanoğlu dediğimiz varlık kendi korkularından var olup korkularıyla gider bu dünyadan, insanoğlu dediğimiz varlık en korkak varlıktır dünyada. Gelecekten, geçmişten, hislerinden, kuruntularından, hayvanlardan, böceklerden,  hatta aynadaki kendinden korkarak yaşar insan. En çokta kendinden korkar; yapmış ve yapacaklarından, yapmış ve yapacak olduklarının sonuçlarından korkar. Korkularından doğar başarıları da. Korktuğu şeyden savunmak için silahı, neyden korktuğunu bilmek için teleskop ve mikroskobu, asıl korkması gerekeni hatırlamak için ise aynayı icat etti insan.

Olduğum şeyden pişmanlık duyduğum için hep olamadığım şeylerin hayalini kurdum, ikisinin arasında dolanıp durdum. Olduğu şeyden memnun olmaz hiçbir zaman insan. Çünkü küçüklükten beri ne olduysak hep dahası, daha fazlası istendi bizden. İstemeden alıştık kendimizden soğumaya, kendimize yetememeye. Daha fazlasını elde edebilecekken kendimi niye sınırlandırayım ki? Bütün renkler varken neden hayatımı sadece siyaha boyayayım ki? Olamadığım şeyler süsledi hep hayallerimi, bir gün olabilme umuduyla. ‘’Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu’’ der William Shakespeare. Ya istediğin şey olursun ya da olmazsın, ikisinin arasında boğulursun. Olmak sanırsın bütün meseleyi olamadıklarınla karşılaşıncaya kadar. Olamamaktan doğar kıskançlık. Olamadıkça kıskanırsın olanları. Kıskançlıktan doğar kötülük. Kötülüktür insanın en büyük zaafı. Kötüleştikçe kaybeder insani duyguları. Duygularıdır insanı hayatta tutan. Umuttur mesela en acımasızı, hiç istemesek de hepimizde vardır o lanet duygu. Mutluluktur mesela en sahtesi, herkesin ömrü boyunca peşinde koşup ulaşamadığı. Hırstır mesela en hakikisi; olamadıklarımızla, yapamadıklarımızla büyüyen bunun sonucunda hiç sönmeyen. Bunlarla yaşar, bunlarla ölür insan.

Hayal kurmaya vakit bulamadığımızdan hayatın bizi yaptıklarıyla geçindik hep.

Başarısızlıklarımız, hatalarımız, pes edişlerimiz için hep hayatı suçladık. Belki birazcık vakit ayırsaydık hayal kurmaya; belki birazcık vakit ayırsaydık hayallerimize, hayatın bizi yaptığı şey olmaktan çıkıp kendimiz olabilecektik. Hayallerimiz olabilecektik. Artık vakit çok geç bunlar için çünkü insan bunun farkına vardığı an ya ölümü oluyor ya da doğuşu. Doğuştan farkındaysanız bu durumu, şanslısınız. Doğuştan değilse bu farkındalık; ya ölürken ya da emeklilik sandalyenizde sallanırken anlayacaksınız dünyayı, evreni, yalandan ibaret olan hayatı. Hayalleriniz için yeterince çabalamayıp hayatın size yaptıklarını suçlayacaksınız hep sefil hayatınız için. Aynalardan kaçacaksınız asıl suçluyu görmemek için. Hayallerinizle hayatın sizi yaptıkları arasında bir boşluk olacaksınız.

(Visited 68 times, 1 visits today)