Pandemide evde çok uzun süre geçirince bilgisayar başında geçen sürem de artmaya başlamıştı. Arkadaşlarımla oynayamıyor, dışarıda rahatça koşup oynayamıyordum.
Sonra yaz tatili geldi. Annem işteyken anneannemle vakit geçirmeye başladım. Anneannemlerin evinde bilgisayar olmadığı için çok da istekli gitmiyordum. Bir gün anneannem beni misketler, mermer taşlar, küçük çakıl taşları, bir fincan, bir yüzük ve bir kutu kürdanla karşıladı. Acaba ne yapacağız diye çok meraklanmıştım. Anneannem dedi ki: “Emre gel bugün seni benim çocukluğuma götüreyim. Kardeşlerimle oynadığım oyunları sana da öğreteyim. Belki sen de ileride kendi çocuklarına öğretirsin.” Ben de heyecanla kabul ettim. Başladık oynamaya. Önce çakıl taşları ile üç taş oynadık, sonra anneannem bir kutu kürdanı masanın üzerine boşalttı. Diğer kürdanlara zarar vermeden teker teker hepsini toplamaya çalıştık, sonra fincanları ters çevirip birbirimize göstermeden birinin içine yüzük koyup karşımızdakine onu buldurmaya çalıştık. Kapının önünde seksek oynadık ve en son çocukluğunda bir çuval misketi ile tüm arkadaşlarını kıskandıran dedemle misket oynadık. Bir baktım annemin işten gelme saati gelmiş. Oysaki ben zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamamıştım.
O günden sonra kendi evimizde de ailecek bu oyunları oynamaya başladık, annemle babam da yeni oyunlar eklediler. Hoover Hoover poz ver, Evet-Hayır, el kızartmaca… Hem çok eğleniyor hem de ailecek vakit geçirmiş oluyorduk. Ve bu oyunlar bana sürekli hızla değişen bir hedefe koştuğum, saatlerce beni aynı sandalyeye mahkum eden bilgisayar oyunlarından çok daha keyifli geldi. Tabii ki bilgisayar oynadığım da oluyor ama artık bu zaman çok kısıtlı. Yaşasın anneannemin oyunları…
Anneannemin Oyunları Bilgisayara Karşı
(Visited 50 times, 1 visits today)