Uzunluğunu bilmediğim bir yolun başındayım. Kaç kilometre, ne kadar uzun, yolun sonuna varmak kaç gün veya kaç yılımı alacak onu da bilmiyorum. Şimdi başlıyorum yürümeye bir adım, iki adım, üç adım yavaş yavaş ilerliyorum. Önüme bir trafik lambası çıkıyor. Yeşilin yanmasını bekliyorum. Yeşil ışık yanana kadar önüme film gibi yaşadıklarım çıkıyor. Yaşadığım zorlukları görüyorum önümde, en zorlandığım olayları. Biraz daha ilerliyorum karşıma bir ışık daha çıkıyor, yine duruyorum yeşilin yanmasını bekliyorum. o sırada önüme anılarım çıkıyor. Bir önceki ışıkta çıkan yaşanmışlıklarla aynı olan. Böyle böyle devam ediyorum. Belki on belki 20 ışık geçiyorum neredeyse hepsinde aynı anıları veya yaşadığım aynı zorlukları görüyorum. Yolda giderken düşünmeye başlıyorum. Neredeyse hep aynı yaşanmışlıkları görüyorum peki ne görüyorum?
Durduğum trafik lambasında en çok pes ettiğimi görüyorum. Neredeyse her trafik lambasında yaşadığım olayda tam sonuca varacak iken bir anda daha fazla dayanamayıp, sıkılıp pes ediyorum. Oysaki biraz daha dayansam, dişimi biraz daha sıksam olayı çok güzel bir sonuca bağlayacağım. Bu şekilde her durduğum trafik lambasında bu şekilde pes ettiğim olayları görüp pes ettiğime üzülüp, kendi kendime yakınıyorum. “Ne olurdu biraz daha bekleseydin? Ne olurdu az daha dişini sıksaydın da güzel bir sonuca varsaydın” diyorum kendime. Tabii ki ben bunları kendime söylediğimde artık giden gitmiş, zaman geçmiş. Tek yapabildiğim ise trafik lambalarında onları izleyip üzülmek oluyor.
Sadece pes etmek değil trafik lambalarında karşılaştığım. Başka şeyler de var elbet. Mesela kendime verdiğim sözleri tutmamak gibi. Bugün kendime bir söz veriyorsam yarın sözümü unutuyorum. Örneğin bugünden itibaren diyet yapacağım az yiyeceğim, tatlıyı keseceğim diyorum ama kendi nefsime söz geçiremiyorum. Nefsime söz geçiremediğim için akşamına tatlı yiyorum veya yemeği az yemek istesem de “bugün ye yarın dikkat edersin, biraz daha yesen bir şey olmaz, ölümlü dünya boş ver veya sen kiloluların en zayıfısın” diyerek kendimi avutuyorum daha doğrusu kendimi kandırıyorum.
Başka bir konu ise kararlarımı ertelemek aslında diyet konusuna çok benziyor fakat aralarında ince bir çizgi var. Kendime verdiğim sözü tutuyorum ama erteleyerek. Örneğin her gün düzenli olarak ders çalışacağıma dair kendime söz veriyorum, sözümü tutuyorum da lakin bir süre sonra sevmediğim bir konuya geçince “yarın çalışırım, bugün çok yoruldun, bugün çok ödev yaptın, bu akşam dışarıdasın yarın çalışırsın” diyerek sürekli erteliyorum. Bu konu da trafik ışıklarında karşıma çıkan bir durum.
Aslında trafik ışıklarında sürekli karşılaştığım durumlara şöyle bir dönüp bakınca ne kadar ufak ama bana zarar veren durumlar olduğunu anlıyorum.
Yoluma devam ederken ışıklarda gördüğüm durumları da değerlendirmeye devam ediyorum. Yol bittiğinde, son trafik lambasına geldiğimde cebimde bir sürü birikimle hayatıma devam edeceğime eminim…