Soğuktan kızarmış ellerimi birbirine sürterek ısıtmaya çalışırken büyük bir gümbürtü duyulmasıyla yerimden hafifçe sıçradım. Omzumun üstünden arkama baktığımda iki arabanın çarpışmış olduğunu zar zor seçebildim. Karanlığın içinden birkaç insan arabaların yanına koşuştururken tekrar önüme döndüm. Kaldırımın kenarında biraz daha oturduktan sonra ayağa kalkıp ellerimi ince montumun ceplerine koydum. Hafifçe arkamı dönüp tekrar arabalara baktıktan sonra iç çekip yoldaki bir taşa tekme attım. Yuvarlanan taşın yolun ortasında bir şeye çarptığını anladığımda kafamı kaldırıp ışıklarla dizili karanlık yola baktım. Siyah takım elbiseli oldukça şık görünümlü bir adam bana gülümsüyordu. Oldukça ürkmüştüm çünkü gecenin bu saatinde böyle giyinimli birinin yapacağı bir şey değildi bu, genelde polis çağırır veya bağırırlardı. Adamla ilgilenmeyip yanından hızlıca geçmeye çalışırken kolumu kavrayan bir el hissettim. Kafamı çevirip en korkunç ifademi takındım. Ama pek umrundaymış gibi gözükmüyordu, hatta gülümsemesi artmıştı. “Size bir teklifim var.” Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak “Teklif falan istemiyorum, rahat bırak beni.” “Duvarlara çizdiğiniz bütün o resimleri gördüm, siz küçüklüğünüzden beri ünlü bir ressam olmak istemiyor muydunuz?” Söylediği son cümlenin ardından gözlerimin sonuna kadar açıldığını hissetmiştim. Yaptığım resimleri bunca yıl anonim olarak yapıyordum fakat anlaşılan birisi benim çizdiğimi görmüş ve beni tehdit etmeye çalışıyordu. “Para mı istiyorsun? Eğer öyleyse çok beklersin kendime bir kap yemek alacak kadar bile param yok o yüzden bak işine” Hafif bir kahkaha atarak tekrar konuşmaya başladı takım elbiseli adam “İstediğim şey bizim için çizmeniz efendim” Kolumu sertçe elinden kurtararak “Ne çizeceğim?” “Portreler” dedi sakince. Ses tonu o kadar sakin çıkmıştı ki sanki fransada bir müzedeydik ve bana şimdi hangi eserleri inceleyeceğini söylüyordu. Adamın cevap vermemi beklemeden bana ceketinin cebinden çıkarttığı kartını uzattı. Titreyen ellerimi önemsemeden kartı adamdan aldım. Adam ben yanından ayrılmadan önce tek bir şey söyledi “Karşılığında sizi koruyacağız. ”Hızlı bir manevra yapıp adamın yanından ayrılmayı başardım. Biraz yürüdükten sonra ona bakmak için arkamı döndüğümde bıraktığım yerde olmadığını gördüm. Adımlarımı hızlandırarak yaşadığım mahalleden geçmeye başladım. Aşina olduğum bu sokaklar bana huzur veriyordu ve birkaç saniyeliğinde de olsa bunaltıcı ve sıkıntılı hayatımdan sıyrılıp çocukluğuma dönebiliyordum. Bu düşüncelerime dalmışken karanlıktan bir şişe kırılma sesi yükseldi refleks olarak birkaç adım geri atınca karanlıkta gördüğüm silueti ekranı kırık telefonumun çalmasıyla izlemeyi kestim. Arayan numaranın kartta yazan numarayla aynı olduğunu far ettim ve o anda adamın ben gitmeden önce söylediği cümle aklımda belirdi. “Karşılığında sizi koruyacağız.” Telefonun zil sesinin arkasında adamın konuşmasından birkaç kelime anlamıştım. “Onlar için çalışıyorsun değil mi? İşin bitti” Hala çalan telefonu açma tuşuna basıp kulağıma götürdüm. Olacakları bilseydim o telefonu hiç açmazdım.