Son iki yüz yıldır insanların zihinlerini meşgul eden fikirlerden biri de farklı gezegenlere yerleşim yerleri kurarak insanlığın geleceğini güvence altına almak olmuştur. Özellikle yakın zamanda bu konu hakkında birçok araştırma yapılmakta ve proje geliştirilmektedir. Her ne kadar bu konu üzerinde yapılan birçok calışma umut verici sonuçlar elde etse de, insanlığın hala endişe duyduğu noktalar bulunmaktadır. Peki gerçekten de büyük riskler alarak bin yıl sonrası için yaşanılcak başka gezegen arayışına girmek mi daha mantıklı yoksa Dünya’mızın bugünkü sorunlarına mı odaklanmalıyız?
Bugün Dünya’mız karşı karşıya kaldığı birçok sorun vardır. Çevreye bırakılan atıkların artması sonucunda küresel ısınma giderek artmakta ve beraberinde pek çok farklı sorunu beraberinde getirmektedir. Bu sorunlara; buzulların giderek erimesiyle canlıların habitatlarını kaybetmesi ve suların seviyesinin yükselmesi, aşırı artan sıcaklık nedeniyle kuraklığın artması gibi örnekler verilebilir. Tüm bu sorunlar göz önünde bulundurulduğunda yapılan araştırmalar Dünya’mızı kurtarmak için yaklaşık on yıl gibi bir süre öngörerek, bu süre içerisinde herhangi bir aksiyon alınmazsa bu güzelim evi kurtarma konusunda çok geç kalmış olacağız. Insanlığın bu konudaki yadsınamaz duyarsızlığı, bilim insanlarını hayatımızı sürdürebileceğimiz yeni bir gezegen arayışına itmiştir.
Şu ana kadar yapılan araştırmalar insanlığa Dünya’dakine benzer bir yaşam sunmaya en uygun olan gezegenin Mars olduğunu göstermektedir. Bu doğrultuda bilim insanları Mars için yaşam alanı projeleri tasarlamaktadır. Pu projeleri tasarlanırken de atmosfer yapısı ve etkileri, su kaynakları, arazinin yapısı, bio-klimatik konfor ve mevsim geçişleri gibi birçok farklı konuya dikkat edilmektedir. Ortaya konulan bütün çabaya rağmen projelerde ortaya çıkabilecek sorunlar verilen tüm emeğin, harcanan zaman ve maliyetin boşa gitmesi ile sonuçlanabilir.
Onca riske rağmen her şey yolunda gider ve proje başarı gösterse bile ve Mars ya da farklı bir gezegen üzerinde kurulacak yaşam alanları dünyamızı paylaştığımız dostlarımız için ideal koşulları sağlayamayabilir. Dünyamızda milyonlarca farklı türden canlının yaşamını sürdürebilmesine imkan sağlayan iklim ve çevre koşullarını yerleşilmesi planlanan yeni gezegende oluşturabilmek son derece küçük bir ihtimal olarak karşımıza çıkmaktadır. Teknolojide yaşanan baş döndürücü gelişmelere rağmen orada ideal koşulları yapay olarak oluşturabilecek bir teknolojiye ulaşmamız çok fazla zaman alabilir. Geri dönülemeyecek bir noktaya varmadan bir aksiyon alma dürtüsü orada oluşturulan ve ancak sınırlı çeşitliliğe imkan sağlayan yerleşim alanlarına binlerce canlı türünü götüremeyeceğimiz anlamına gelmektedir. Bu en yalın biçimde geride bıraktığımız canlıların türüne son vermek anlamına gelmektedir ki hiçbirimizin buna hakkı yoktur.
Her ne kadar başka gezegenlerde yaşam alanı kurma çalışmalarıyla ilgilensem ve onları desteklesem de bilim dünyasının imkan ve kaynaklarının önemli kısmının bu yönde kullanılmaması gerektiğini düşünüyorum. En rasyonel yaklaşımın zaman geçtikçe daha da dönülmez bir yola doğru giden Dünya’mızın sorunlarına odaklanmak olduğunu düşünüyorum. İnsanlığın sahip olduğumuz bu harika yaşam alanını kurtarma ve koruma potansiyeline sahip olduğuna inanıyorum.