Anonim

İnsanın belli bir ömrü ve bu ömür içinde geçen bir hikâyesi vardır. Bu hikâyenin yazarı biz insanlara göre bazen bizizdir bazen de anonimdir. Tahmin edebileceğiniz gibi hikâyenin anonim yazarı, bizim istemediğimiz olayları bizden izinsiz bu kitaba yazanlardır. Şimdi bu hikâyenin neresindeyiz bilinmez ama mümkünse bu kitabın kâğıt ve kalemle yazılması taraftarıyım.

Adam Fawer “Olasılıksız” kitabında aslında David Caine karakteriyle bu algıyı yorumlamış ve aslında kâğıt ile kalemin bizim ellerimizde olduğunu çeşitli yollarla okuyucuya aktarmıştır. Kitabın bir bölümünde yazı ve turanın aslında bir şans oyunu olmadığını, ortamdaki tüm olasılıkların hesaplanmasıyla matematiksel olarak para atıldığında yazı mı tura mı geleceğini bileceğimizi iddia etmektedir.

Kitap ile gerçek hayatın tezatlığı, insanın tüm olayların olasılığını hesaplayamamasıyla başlar örnek vermek gerekirse dünyada bir günde ortalama 140 000 kişi vefat eder. İnsanın, bir insanın ölümüyle gelişecek olayları hesaplaması ömründen daha uzun sürer bu nedenle insanlar geleceği bilemez deriz.

Peki, bilimsel olarak geleceği bilemeyiz dersek bizim hayatımızın anonim yazarları kimlerdir? Bir birey doğduğunda yanında ilk olarak ailesi sonra yakınları daha sonra birey büyürken arkadaşları olur yanında. Hayatımız devam ederken kaçınılmaz olarak bazı yüklerin de altına gireriz okul, iş ve diğer sorumluluklarımız bunlara verilebilecek bazı örneklerdendir. Bu olaylarla ve hayatımızla bağlantılar kurmak için öncelikle insanın duygusal bir canlı olduğunu kabul etmeliyiz. Bu konuya örnek olarak bilim adamları da insanın en derin zayıflığının duygularını kontrol etmekte olduğunu ortaya koymuşlardır. İşte bu yüzden zihinsel hastalıkların fiziksel hastalıklardan daha acı verici ve geri dönülebilmesi daha güçtür.

Bizim hikâyemizde tek karakterin biz olmadığını bu araştırmaların sonucunda gözlemleyebiliriz. Şimdi ise her şeyden farklı olarak okuduğumuz herhangi bir kitabı aklımıza getirelim. Kahramanımızı her yönden her olay etkiler ancak biz kahramanın asıl duygularını, düşüncelerini o yalnızken anlarız. Yalnızlık kavramı sadece kendisinin olduğu bir ortam değildi; kahramanımızın kafasının içindekiler de bu kavrama girer, düşündükleri ama ifade etmedikleri.

“ Hiç öfkelenmeyen ve öfkesini sürekli kontrol eden bir kişi çok tehlikelidir.” Osho

Osho’nun bu sözü de aslında insanın en büyük düşmanının kendisi olduğunu söyler. İnsan her zaman kendisiyle mücadele içindedir, çabuk sinirlenen bir kişi öfkesine çabuk yenilmiştir bu neden dolayı o insan için en büyük engel kendisidir. Kelimenin tam anlamıyla sağ eli ile yazdığı satırları, sol eli bir taraftan silmektedir.

Öte yandan öfkesini kontrol edebilen bir insan, hayatında karşılaşabileceği en güçlü rakibi yenilgiye uğratmıştır farklı bir deyişle kalem onların elindedir.

Sonuç olarak yazdığımız kitabın altında imzamızı atarak bu hayata veda etmek istiyorsak öncelikle kendimizle savaşmalı bu mücadelenin ardından hikâyemize karışan anonimler ile mücadeleye başlamalı. Her ne kadar yorum yapan olursa olsun, bu hikâyenin bizim bakış açımızdan yazıldığını unutmamalıyız.

 

(Visited 45 times, 1 visits today)