İnsanoğlu hayatını belirli bir düzen ve nizam içerisinde devam eder. Her insanın kendi hayatı için bu düzeni bulması, bulduğu düzene ise alışması bazen seneler alırken bazen de kısa bir zaman periyodu içerisinde uyum sağlar. Peki ya uyum sağladıktan sonra, bulmak için yıllarını verdiği bu düzene uygun devam edebilecek mentalite ve güce sahip midir ?
Her insan, farkında olmadan da olsa belirli veya belirsiz bir nizam içerisinde hayatını idam eder. Yaşamlarına devam ettikleri düzen kendilerinin belirledikleri veya tercih ettikleri düzen değildir zaman zaman. Hayatın, onların önüne sunduğu şartlara uyum sağlamak zorundadırlar sadece. Onlar için düzen, hayatın gerçekleridir, sadece yaşamaları gerekir, düşünmeden, istedikleri şekilde bir düzen kurmaya zaman harcamadan sadece yaşamaları gerekir. Bu nedenden dolayı her insanın, yaşamın içinde bulunan düzene uyum sağlama kapasitesi ve mentalitesi vardır.
Düzen, planlanan ve belirlenen yakın gelecektir aslına baktığımız zaman. Şimdiki zaman periyodundan başlayarak birkaç yıl içerisindeki eylem planıdır düzen. Kurulan düzen yıllar boyunca insanların hayatını organize ettiğinden dolayı bu düzen içerisindeki aktiveteler alışkanlık haline bürünmeye başlar. Kendi seçimleriyle düzen kuran insanların her gün monoton olarak yaptıkları tüm aktiveteler alışkanlık haline gelmektedir. Alışkanlıklar, sinsice girer insan hayatına, sanki çok farklı bir durum içerisindeymişcesine hissettir, zamanla geçer bu his, hafifler ve yok olur bir anda. Göremezsiniz onu etrafınızda, gitmiştir çünkü o yeni duruma uyum sağlama heyecanı, cesareti. Geriye sadece alışkanlıklarla kaplı bir yaşam kalır. Hayatta kendilerinin belirledikleri bir düzene sahip olmayan insanların yaşamı da bu kadar monoton ve sıradan mıdır peki?
Kendi hedefleri, hayalleri veya amaçları olmadan, kendi seçtikleri bir düzende değil de hayatın iniş çıkışlarına göre yaşayan insanların durumu monoton insanlarınkinden kat kat daha uğraş ve güçlü mentalite gerektirir. Hayatta bir hedefi olmayan insanın, gün doğduktan sonra yataktan kalması için de bir nedeni yoktur. Ertesi gün ne yapacağının önemi olmayan insan, ertesi gün uyanmak istemez o tatlı uykusundan. Uyansa yapacak, hayal edecek, üstüne kafa yoracak hiçbir şeye sahip değildir çünkü. Yaşamlarının son gününü beklerler sadece, bu bekleme esanasında ise, çeşitli problemlerle yüzleşmek zorunda kalırlar. Hayat, dışarıdan bakıldığı kadar kolay değildir onlar için, her an problemlere ev sahipliği yaparlar.
Monoton insanlarla, hayat için belirli bir hedefi olmayan insanları karşılaştırdığımızda bir tarafta aktivetlerin hayatlarını ele geçirmelerine göz yuman bir insanoğlunu diğer bir yanda ise göz yumacak herhangi bir aktivteye sahip olmayan insanları görürüz. Kendi hayatınıza baktığınızda, siz, hangi guruba koyarsınız kendinizi?
Kendizini iki grupta da görmüyor olabilirsiniz belki, alışkanlıklarınız gözünüzü boyamıştır çünkü ya da sinsi bir şekilde hayatınıza girmeye çalışıyor da olabilirler. İnsanlar ikiye ayrılırın bir diğer örneği olarak da veirlebilir alışkanlığa ev sahipliği yapmak. Peki ya bundan sonra, yeni yetişen nesiller için de mi aynı durum söz konusu olacak?
Yeni nesilden olmayabilirsiniz belki, siz de alışkanlıklarınızda boğulmuş olabilirsiniz. Fakat, her bireyin yeni nesli sabah uyandığında başlar. Sabah ilk kalktığınız anda güne başlayışınız sizin o günkü yeni neslinizdir. Monoton bir hayatı yavaş yavaş bırakabilir veya hayatta bir hedef belirleyebilirsiniz kendinize, bu durum her gün uyanan yeni nesillerin, tazelenmiş bilinçlerin değişimidir.
İnsanoğlu, basit elektrik devrelerindeki akıma benzer. Nerede daha az zorluk, daha az direnç varsa o yolu tercih eder. Zorluk karşısında pes etme iç güdüsünü ve özelliğini hiçbir zaman bırakamamıştır süregelen yıllar boyunca. Yeni uyanan bilinçler ise aynı yolu takip etmeye devam edeceklerdir, monoton olanı, alışılmış olanı, kolay ve güç gerektirmeyeni. Alışkanlıklar, sinsi bir şekilde girer insan hayatına, sessizce, hissetirmeden. Fakat, dönüşleri hiç de öyle olmaz, onlara o kadar alışmışsınızdir ki canınız yanar onları terk edince. Yalnız kalırsınız, dayanamazsınız.
Alışkanlıklar, hayatınızı, en önemlisi de sizi esir almış olabilir. Onları bırakmanın, onlardan ayrılmanın hiç de kolay olmadığını bilerek başlarsanız o zincileri kırmaya, yeni bir nesil doğurusunuz. Zincilerini kırabilen; alışkanlıklarının, kendi güvenli bölgesinin dışına çıkabilen bir nesil. Yıllarca kişisel gelişim kitaplarında, motivasyonel kaynaklarda bahsi geçen değişim budur işte. Değişim, dönüşümdür, yeni bir nesle dönüşmektir. Arnold Glasow’un da dediği gibi “Değişiklik, hayata tat verir.”.