Bir zaman makinesinin içindeyim ,hiç şüphe etmeden gideceğim yılı seçiyorum 1887.Bana çok eski gelen o sokaklarda geziyorum ,yerlerde taşlarla yazılmış yazılar var hava aydınlık ,seyyar satıcıların sesleri geliyor etraftan. Bir simitçi eskimiş kıyafetleriyle sokakta bir şeyler satmaya çalışıyor, toprak rengi saçları, beyaz teni pembenin çok güzel bir tonunda dudakları var sağ elinde de tepsisi “sıcacık simitler burda!” diyerek sokaktan geçen insanlara sesleniyor ben ise simitin kokusuna dayanamayıp satıcının yanına yaklaşıyordum ki Buğday sarısı saçlı, yüz hatları çok güzel, zarif bir kadın belirdi uzakta elinde meyve poşetleriyle satıcının yanına yaklaştı 2 tane simit rica etti ,satıcı çok yavaş hareketlerle simitleri kadına uzattı. Kadın nazikçe teşekkür edip 3 akçe verdi ama satıcı bu akçeleri kabul edemeyeceğini kendi ikramı olduğunu söyledi söylerken gözleri parlıyordu sanki, kadının yanakları hafiften kızardı ve satıcıya çok cömert olduğunu ve buna gerek olmadığını söyledi bunu söylesede satıcı akçeleri kabul edemeyeceğini ve ısrar etiğini söyledi daha sonra bir ses duyuldu sokakta, yaşlı bir adam saçları hafiften beyazlamış ,gözleri kırışmış kilolu biri. Yaşlı adam Ahsen! Ahsen! diyerekten birine sesleniyor gibiydi tam o anda paniğe kapılarak seyyar satıcıya teşekkür eden kadın ,hızlı adımlarla yaşlı adama doğru yönelmeye başladı ve çok geçmeden sokağın kalabalığı arasında kaybolup gitti.Seyyar satıcının gözlerinde hafif bir üzüntü vardı bu sefer ama bu güzel kadının ismini öğrenmiş olmasının mutluluğu da vardı üstünde daha sonra farklı yöne doğru yürümeye başladı satıcı, çok geçmeden bir kız yaklaştı yanıma ortalama 5-6 yaşlarında siyah kıvırcık saçları parlayan yeşil gözleriyle bana bir gazete uzattı eski kırışmış bir gazete üzerinde birkaç siyasi konular hakkında yazılmış yazılar vardı küçük kızın bana bunu neden uzattığını ilk önce anlayamadım fakat daha sonra kızın arkasındaki eskimiş küçük çantayı ve içinde birkaç gazeteyi görünce aslında sadece elindekileri satmaya çalıştığını anladım ve bu duruma çok üzüldüm bu tatlı kızın arkadaşlarıyla oynaması, okula gitmesi gerekiyordu o ise minicik elleriyle çok büyük yükler taşıyordu ardından kızla yaşıt bir oğlan çocuğu seslendi ona ve birlikte hızla uzaklaştılar. Şimdi gitmem gereken tek bir yer kalmıştı yavaş adımlarla bu güzel sokakların, tahtadan yapılmış minik evlerin ,küçük dükkanların önünden geçerken tek bir binaya doğru yürümeye başladım ,2 katlı sarı renkli üstünde Şemsi Efendi İlkokulu yazan bir binaya girdim birkaç sınıf gezdikten sonra aradığım o çocuğu buldum sarı saçlı mavi gözlü bir çocuk kara tahtanın karşısında bir şeyler yazıyordu yanına yaklaştım adın nedir senin? dedim O:Mustafa dedi bir anda gözlerim dolmaya başladı ,ağlayarak ona sarıldım iyiki varsın dedim iyiki varsın ATAM o bana anlamamış boş gözlerle baktı ben ise göğüsümde kocaman bir mutlulukla ordan uzaklaştım…
Onu Görmek
(Visited 16 times, 1 visits today)