Hemen hemen herkes çocukken izlediği çizgi filmlerde genellikle iyiyle kötünün savaşına tanıklık etmiştir. İyi kazandığı zaman sevinip kötü kazanınca sinirimizin bozulduğu günlerden bu yana, gerçek yaşamda da her şeyi iyi ya da kötü diye ayırır hale geldik. Peki bu iyi ve kötü kavramı neye göre belirlenir? İyi ve kötü kolayca tanımlanamaz. Hele kavramların birbirine karıştığı, değer ölçülerinin hızla yer değiştirdiği bir dünyada bu ikisini birbirinden ayırmak daha da zordur. Mutlak iyiyi ve mutlak kötüyü ararsak kimsenin arayışımıza uygun olmadığını anlarız.
Uzmanlara göre, doğuştan getirdiğimiz mizaç, karakterimizin neredeyse yüzde ellisini oluşturmaktadır, ama bu doğuştan iyiyiz ya da kötüyüz demek için ne kadar yeterlidir? Dünyadaki bunca savaş, şiddet, kötülük nereden geliyor? Bilim ekibi, bu soruyla ilgili yürüttükleri özel deneylerin sonucunda bu sorunun yanıtını veriyorlar. Bebekler üzerinde bir araştırma yürütülüyor ve bebeklerin tepkileri şaşırtıcı oluyor. Deneye katılan bebekler, kendilerine benzemeyen ve farklı olanları cezalandırmak veya dışlamak yönünde tercihlerini belli ediyorlar. Deneye göre; kendimizden farklı olanı dışlamak ve cezalandırmak güdüsü, yaradılışımızın parçası; bunca kötülük ve şiddetin de kaynağı. Peki biz bu düşünceyle doğduysak bu düşünce ile yaşamaya devam mı edeceğiz, bu önyargımızdan kurtulamazsak dünya cehenneme dönüşmez mi?
Aslında beyin bilimcilerine göre beynimizi eğitmemiz ve yeniden yapılandırmamız mümkün. Eğitimin önemli olma sebeplerinden biri de bu. Beynimizi iyilik yönünde çalıştırmak için eğitim önemli bir unsur. Erken yaşlardan itibaren, yapıcı ve pozitif eğitilen çocukların tercihi ilerleyen yaşlarda farklılığı da hoş görmek ve dahil etmek yönünde olurken; katı disiplin ve kuralların dışına çıkılmadan yetiştirilmiş çocukların yetişkinlikteki tercihleri farklılığı cezalandırmak ve dışlamak yönünde oluyor. Beyin sürekli neyin iyi neyin kötü olduğunu kaydeder bu yüzden çocuklar onlara nasıl davranılıyorsa kendileri de ileride başkalarına karşı o şekilde davranmaya meyilli olur. bu yüzden de bu beyne kaydedilen şeylerin erken yaşta ve sağlıklı olması gerekir, sonuçta ağaç yaşken eğilir. Çocukluk dönemine geçişten itibaren de oyunun yanı sıra, sözlerle değerler eğitimi verilebileceği gibi mutlaka iyiye özendirici davranışlarla bu değerler modellenmelidir.
İyilik ve kötülük duyguları hayatın içinde var olan gerçeklerdir. Bu kavramları bilerek büyürüz, önemli olan hangisini seçtiğimizdir. Fakat insan psikolojisi nasıl insanlarla, nasıl davranış biçimleri ile büyüdüyse; yaşı ilerledikçe o davranış biçimlerini etrafındaki insanlara uygulamaya başlar. Yani hangi yolu seçtiğimizdeki en büyük etken çevremizdeki insanlardır.