“Her insan içinde iyilik ve kötülükle doğar. Önemli olan yola hangisiyle devam ettiğin.”
İyiliklerimizle, kötülüklerimizle; yaptıklarımızla, yapmadıklarımızla; elimizde olanlarla, olmayanlarla eşit olduğumuz tek an annemizin karnından doğduğumuz o ilk andır. Sonrasında herkes kendi ve etrafındakiler aracılığıyla hayat rotasını çizmeye başlar. Kimileri iyiliklerle yardımlarla dolu bir hayat seçerken kimileri zalimliklerle kötülüklerle dolu bir hayat seçer, bu insanın kendi elindedir. Ama her şeyin sonunda herkesin hikayesi aynı şekilde biter, önemli olan hayatının son demlerinde iyi ki bu hayatı yaşamışım diyebilmektir bana göre.
Bir sorunla karşılaştığında o sorunun çözüm yolu olarak önünde binlerce olasılık vardır ve her biri birbirinden farklı sonuca bağlanır. Hangi yolu tercih edeceğin sana bağlıdır ve yaşamadan hangisinin senin için en uygunu olduğunu hiçbir zaman bilemezsin.
Öbür yandan, saf iyi yahut saf kötü diye kalıplar da yoktur bana göre insanlar için. Ying-yang misali her iyinin içinde bir tutam kötülük her kötünün içinde bir tutam iyilik vardır. Hayatının merkezinde hangisinin olacağı sana kalmış elbette ama dünya üzerindeki en kötü insanda bile kalbinin kuytu köşelerinde saklanmış bir iyilik pıtırtısı, dünya üzerindeki en iyi insanda bile derinliklerde tetiklenmeyi bekleyen bir tutam kötülük bulunmaktadır .
İnsan ve yaşam üzerine düşünmenin tarihi ne kadar eski ise iyilik ve kötülük üzerine bir ayrım yapma ihtiyacı da o kadar eskidir. Çünkü insanın kavramak istediği şeye dair zihinsel bir bölme işlemi yapmaya ihtiyacı vardır ki; iyi ve kötüyü ayırmak en arkaik ihtiyaçlarımızdandır. İyiyi içinde sımsıkı tutarken kötüyü öteki olarak adlandırmak evrimsel bir işlev görür; bizi tehlikeli kötülere karşı korumak gibi. Bu nedenledir ki insanlara ve dünyaya şöyle bir baktığımızda kötüleri ve yaptıkları kötülükleri görme olasılığımız da artar. Oysa dünyada irili ufaklı iyilikler ve güzellikler de vardır. Ancak onlara tutunmak, onlardan medet ummak kötülük hâkim olduğunda ne kadar da zorlaşır. Hele derin bir depresyonda iken başta kendin olmak üzere herkes kötü, her şey karanlık ve her yol çıkmazdır. Bir depresyon kadar travmatik bir olayda, bir felakette, bir savaşta, bir yasta ve bir salgında da iyilik ve kötülüğe dair iç muhasebemiz bozulur ve içimizdeki iyinin üstümüze çöken karanlıkla yavaş yavaş güdükleştiğini hissederiz. Kötülüğün kaynağı doğa da olsa, insan da olsa yaşanılan kötülüğe şeytani bir vasıf atfederiz, onu lanetleriz ve bir şeyi ne kadar lanetlersek o kadar ötekileştirir, o derece dışımızda hissederiz. Hala yaşamakta olduğumuz pandemi sürecinde de arka arkaya kayıplar yaşarken bizi ayakta tutan tek şey aslında insancıl bir isyan korosunu hep bir kulaktan dinlemek.
Psikanalitik anlamda iyilik insanın özünden gelen değil, özündeki kötüye karşı bir savunma, bir yanıt gibi algılanır. Freud’dan sonra gelen Winnicott gibi kuramcılar insanın özünde iyilik olduğunu dile getirmişseler de temelde psikanalitik kökenli çoğu kuram insanda içgüdüsel olana, dürtüsel olana ve dolayısıyla da çiğ ve saldırgan olana vurgu yapar. Freud’dan sonra gelen Melanie Klein gibi kuramcılar ile bu iyi veya kötü öze dair süreçler ayrıntılandırılmış ve bebeklikten itibaren duyulan iyi nesne ihtiyacı vurgulanmıştır. Kısaca özetlemek gerekirse iyi olanı içe almak, içte tutmak ve sürekliliğini sağlamak bir ihtiyaçtır.
İyilik ve kötülük göreceli kavramlardır. Sana iyilik gibi gelen bir davranış karşı taraf tarafından kötülük olarak algılanabilir.Bir insan, bir sistem veya bir hayat için bu özelliklerin birbirine karışıp bulaşmaz şekilde bir arada olması ne kadar mümkün? Bendeki iyiyi ve güzeli tüm karanlık ve kötücül özelliklerden ayırmam ne kadar mümkün?
İnsandaki bu iyi ve kötüyü kapsama hali insanlık tarihindeki savaş, soykırım ve insan elinden çıkan diğer felaketler için geçerli değildir. İnsan hayatına ve bütünlüğüne kast etmiş her olay ve durum katıksız bir şekilde kötücüldür. Bir zulmün, zalimin kötücül amaçları dışında hiçbir iyi yanı olamaz. Bu nedenledir ki insan canlısı içindeki iyiyi korumaya çalıştığı hayatını yaşarken hep kendini derdest edecek bir kötülüğün bilincindedir. Kötülük doğadan da, insandan da gelse hep aynı çaresizlik hissini yaşatacaktır; iyiyi muhafaza edememenin çaresizliğini.
Bu dünyada insanlar var oldukça iyilik de bitmeyecek kötülük de. İyi de kötü de bizde ve elimizin, ruhumuzun değdiği her şeyde hep oldu ve olmaya devam edecek. Masalların hep iyi sonla bittiği, kötülükten ders çıkartıldığı ama her zaman iyiliğin galip geldiği bir dünyada yaşamak dileğiyle…
“Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir. İnsanlar kötü olmak yerine daha çok iyidir ve gerçekte sorun bu değildir. Ancak insanlar bir şeyin farkında değillerdir, şu erdem ya da kusur denilen şeyin; umut kırıcı unsur, her şeyi bildiğini sanan ve böylece kendine öldürme hakkı tanıyan cehalettir. Katilin ruhu kördür ve insan her tür sağduyudan yoksunsa güzel aşk ve gerçek iyilik diye bir şey olamaz”
Albert Camus- Veba