Dünya günbegün tükenmekte. İnsanlık olarak sınırları fazlasıyla zorluyoruz ki bu da bizim yavaş yavaş sonumuzu getiriyor. Hırsın sıcak kollarına kendimizi bırakıyoruz ve durumları görmezden gelircesine daha fazlası için her yeri yakıp yıkıyoruz. Elimizdekileri korumayı bırakın elimizdekilerle yetinemiyoruz bile. Nerede o eski günler sorusunu ağzımızdan düşürmediğimiz gibi bir de o eski günlere dönmeye çalışmıyoruz, kötüsü uzaklaşıyoruz. İşte tam da bu durumdayken; Dünya, emekliliğe ayrılmaya karar vermeden önce, yeni gezegen arayışlarına girdik. Harap olmuş bir gezegenden yeni ve huzur dolu başka bir gezegene orayı da mahvetmek etmek için gidiyoruz.
Uzay geçmişten günümüze kadar tanımında da olduğu gibi sonsuz soru işaretleriyle insanların kafasını bir hayli karıştırmakta. İnsanlar, koca evrende sadece bir gezegende tıkılı kalma aşağılanmasını kaldıramadığı için ya da gerçekten yeni yerler keşfetmek istediği için atmosferin kilidini şu an bulunduğumuz zamandan 80 yıl önce açtı. Yuri Gagari’yle 1961’de başlayan yolculuğumuz hâlâ devam etmekte. Fakat önümüzde sayısız sorun bulunmakta. Koloni kurulmak istenen yer öyle bir yer olmalı ki hem Dünya’dan ulaşımı çok zor olmasın, hem havası nefes alınabilir özellikte olsun, hem de temel ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz kaynaklara sahip olsun. Dünya’nın yörüngesinde koloni kurmak bir seçenek olduğu gibi yeni gezegenler keşfetmek de başka bir alternatif. Gliese 581g Dünya’dan sonra en yaşanılabilir gezegen olarak kabul edilse de yeni Dünya’ya uzanan yol uzun. Fakat elbet bir gün ayrılmak zorunda kalacağımızı da unutmamamız gerekir. Carl Sagan’ın da dediği gibi: “Varlığını sürdüren her medeniyet uzay yolculuklarına çıkmak zorundadır, sırf romantik olduğundan ya da keşfetme arzusundan dolayı değil, ama düşünülebilecek en mantıklı şey için: Hayatta kalmak… Eğer uzun vadeli hayatta kalışımız tehdit altındaysa, türümüze olan temel sorumluluğumuz diğer dünyalara seyahat etmektir.”
Bir diğer yandan daha kendi gezegenimize bakamazken dışarıya çıkmak çok da mantıklı mı tartışılmalı. Günümüzde yaşanan ve tartışmasız ileride de devam edecek olan küresel ısınmayla başlayan bir sürü problemi arkamızda bırakarak yeni bir sayfa açmak maalesef mümkün değil. İnsanlığın “doğasında” olan bu hırs, açgözlülük ve bencillik devam ettiği sürece nereye gidersek gidelim yine aynı durumların yaşanacağı gerçeği kaçınılmaz. Bu dünyanın eski haline dönebileceği hayali ise sadece bir peri masalı.
Başka Dünyalar yaratamasak da başka Dünyalar bulabileceğimiz bir gerçek, bana göre bulunmalı da. Fakat elimizdekini mahvettikten sonra tek çare olarak ya da yeni olanı mahvetmek için değil. Abanın kıymeti yağmurda bilinir demeden… İnsan türüyle sahip olduklarımızı korumak çok mümkün olmasa da en azından mahvetmemeyi öğrendiğimiz o çıkmaz ayın çarşambası gelene kadar, araştırmalarımıza hız kesmeden devam etmek zorundayız. Neil deGrasse Tyson gibi uzayın son değil ama bir sonraki sınır olduğunu ve orayı fethedilecek bir şey olarak değil, keşfedilecek bir yer olarak görmeliyiz.