Doğduğumuz ilk günden beri kaybolan ve hayatımızın sonuna kadar aradığımız şeyler var. Yaşadığımız uzun hayatın sırlarını öğrenmek için uğraşıyoruz. Bazen ne aradığımızı bilmiyoruz, ya da bulduğumuzda doğruluğundan emin olamıyoruz. Kısacası düşünecek, sevecek ve inanacak doğru şeylerin arayışına çıkıyoruz. Bazen pes ediyoruz, aradığımızı bulamama ihtimali bizi ürkütüyor ve sonuç olarak bazılarımız aradıklarını bulurken bazılarımızın hayatı aradıklarını bulmak için yeterli olmuyor.
Yaşamak için nasıl yemeğe suya, nefes almaya ihtiyaç duyuyorsak sevmeye, sevilmeye, değer görmeye de aynı oranda ihtiyacımız vardır. Tüm canlılar gibi insanlar da sevilmeye ihtiyaç duyar. Severek, sevilerek, değer gördüğümüzü hissederek hayatta mutlu, umutlu oluruz. Bu kimisinin motivasyon kaynağıdır. Kimisi ise düşünerek kendini motive eder. Hayal kurmak, yapacaklarını tasarlamak ve düşünmek onları mutlu ve motive eder. Düşünmediğin şeyleri yaşamak da zordur. Düşünmeden yapılan çoğu şeyde kontrolün elimizde olduğunu hissedemeyiz, elimizden kayıp gidebilir. Bazı düşünceler bizi bir şeye inanma ihtiyacına iter. Çünkü inanacak şeyler olmadan hayattaki amacımızın belirsizliği yapacağımız şeyleri düşünürken kafamızı karıştırabilir. Evrendeki mantığı ararken dipsiz bir kuyuya düşebiliriz fakat inanç bunların önüne geçebilecek en güçlü kavramdır. Çoğu kişinin inandığı ya da inanmak istediği şeylere göre, belki birbirinden çok farklı inançları vardır ve çok farklı yönlerde inançlar olabilir, ama sonuçta hepsi insanın başarılı olmasını sağlamaya yönelik birer adımdır.
Hayatta her zaman düşünecek, sevecek inanacak şeyler aramalıyız ve bunlardan vazgeçmeden hayatımıza devam etmeliyiz, bunlar bizi biz yapan eylemlerdir. Hayatta düşünecek şeyler, sevecek insanlar belki eylemler ya da eşyalar, inanacak bir bilgi veya düşünce olmadan kendimizi boşlukta hissedebiliriz ve bunların hepsi birbiriyle bağlantılı eylemlerdir. İnsanlar düşünmek, sevmek ve inanmak için dünyaya gelmiştir.