Geçmişten günümüze tarih değişti, doğa değişti, toplumlar, kültürler ve hatta insanın kendisi bile değişti. Ancak, üç şey değişmedi: insanın içindeki sevgi, inanma ve düşünme ihtiyacı. İnsan bunlara farkında olmadan ihtiyaç duyuyor çünkü, vazgeçemiyor, olmasa da olur diyemiyor. Peki neden? İşte bunun belli bir cevabı yok. İnsanın iç dünyası istiyor çünkü. Sadece istiyor ama neden istediğini söylemiyor. Belki de çoğu zaman bu üç büyük element insanın yaşama sebebi haline geliyor. Gerçekten ilginç aslında sebebini bilmeden bir şeylere bu kadar çok ihtiyaç duymak. Ama bu hisler sayesinde insanlık gelişti ve gelişmeye devam ediyor. Peki, neden başka herhangi bir şey değil de sevgi, inanç ve düşünce?
İlk elementimiz sevgi yani sevmek olsun. Bu element hayatımızın çoğu yerinde gizlidir aslında. Yüzyıllardır yazılan şiirlerde, bestelenen şarkılarda ve en önemlisi insanın kendi içinde gizlidir. Sürekli gözümüzün ucunda bir yerlerde çırpınır durur. Bu hayatta kötü tarafı olmayan tek şey gerçek sevgidir hatta. Üstelik bunun illa bir insana karşı olması gerekmez. Bir kelebeği, bir kediyi, bir çiçeği hatta bir taşı bile sevmek insan için yeterlidir çoğu zaman. İnsanın ihtiyaç duyduğu şey başından beri bu çünkü. Başka hiçbir şey değil. Herkesin, iyinin de kötünün de fakirin de zenginin de başından beri ihtiyaç duyduğu ve hayat boyu farkında olmadan aradığı tek şey sevgi.
İkinci elementimiz de inanç yani inanmak olsun. İnsanlığın özellikle iyi yönlerde attığı adımların temelinde hep bir şeylere olan inanç yatmaktadır. İnsan önce kendi içindeki sevgiye inanır, sonra bunu dışarıya vurmaya başlar. Arkadaşlarına inanır, ailesine inanır, güvenmek istediği şeylere inanır kısacası. İşte insanlığın hiçbir zaman pes etmemiş olmasının sebebi de budur. Sürekli içindeki inanç yüzünden bir şeylere asılır, hayatına devam etmek ister. Yani insanın bu dünyada yaşamaya başlamasının sebebi sevmekse devam etmesinin sebebi de inanmaktır.
Üçüncü elementimiz de düşünce yani düşünmek olsun. İnsanlar bir şeylere inandıktan ve bir şeyleri sevdikten sonra düşünmeye başlar. Her şey hakkında düşünür hem de. Neyi sevmesi gerektiğini düşünür, neye inanması gerektiğini düşünür. Düşünür de düşünür. Ve var olur. İnsanın düşünceleri altında yatan şey sevdikleri ve inandıklarıdır yani. Onu var edenler de bunlardır. Bu zincirin son elementi de düşünmek oluyor bu durumda. İnsan severek başladı, inanarak devam etti ve düşünerek bitiriyor. Ne kadar basit bir düzen aslında.
Az önce de bahsettiğim üzere insanın dünyaya gelmiş olmasının sadece 3 sebebi var aslında. Hepsi de gayet basit. Bu hayatı yaşamayı, yaşamaya devam etmeyi zorlaştıranlar sadece biziz. Belki de ilk var olduğumuz andan itibaren bu üç elementten oluşan zinciri devam ettirebilseydik hiçbir şey bu kadar zor olmazdı. Ama yetinemedik elbette. Para istedik, güç istedik hep bir şeyler istedik. Bunlar da gayet doğal adı üstünde insanız sonuçta. Ama yine de neresinden bakarsak bakalım her şey tek bir kapıya çıktı, çıkıyor ve çıkacak: “İnsanlar; düşünmek, sevmek ve inanmak için dünyaya gelmiştir.”