Dayanıksız Kanaatler

Geçmişten günümüze kadar, her toplumda insanlar yaşadıkları olaylardan ve çaresizliklerden ötürü doğruluk payı olmayan doğa üstü olaylara inanırlar. Başlarına gelen aksi durumlara, yaşadıkları şanssızlıkları batıl inançlara bağlarlar. Batıl inançlar deli saçması inanışlardır ve bilimsel olarak kanıtlanmış değillerdir. Ancak günümüze kadar yüzlercesi gelmiş olup saçma olduğunu düşünsek de vazgeçemediğimiz batıl inançlar var.

Bu inanışların en yaygınlarından birisi kara kedidir. Birçok insan kara kedi görmenin uğursuzluk olduğunu, bu zararsız canlıyı görmenin kişinin üzerine şanssızlıklar yağdıracağını düşünür. Kökeni Orta Çağ’a kadar uzanan bu inancın sebebi, o dönemde kara kedilerin cadı ve şeytani simge olarak algılanmasından kaynaklanıyor. Gece olduğunda iblislerin ve cinlerin kara kedinin kılığına girdiği düşünülüyordu.

Çoğu ülkede uğursuz olarak kabul edilen, birçok yerde kullanılmaktan kaçınılan 13 sayısı kötü şansın temsilcisi olarak görülüyor. Pek çok ülkede 13 numaralı daire, 13. kat, hatta bazı uçak ve trenlerde 13 numaralı koltuk bile olmaz. Bu sayının uğursuz olarak görülmesinin temeline inersek; Hz. İsa’nın son yemeğinde 12 havarisinin dışında yemeğe davetsiz gelen 13. kişi tarafından öldürdüğü inanışını görürüz. Aynı şekilde Hz. İsa’nın ayın on üçüncü gününe denk gelen cuma günü ölmesi hakkında konuşabiliriz. Bu nedenle 13. Cuma, yabancılar tarafından şeytani ruhların ortaya çıktığı uğursuz bir gün olarak anılır.

Verilebilecek bir başka örnek ise kırık aynadır. Birçok kültürde kırık aynanın şanssızlık getirdiğine, kırılan aynanın parçalarının en kısa sürede evden çıkarılıp toprağa gömülmesi gerektiğine inanılır. Bu inanış Yunan ve Mısır tarihine dayanmaktadır. Kendi yansımasını su yüzeyinde gören insanlar, suyun dalgalanmasıyla birlikte bozulan görüntünün onlara talihsizlikler yaşatacağına inanarak görüntünün bozulmadığı metallerden kırılmayan aynalar yaptılar. Aynanın kırılması durumunda tanrıların ona sahip olan kişilerin görüntüsünü yok ettiğine, yani o kişinin ölümüne işaret ettiğine inanıyorlardı.

Yapılan araştırmalara göre toplamda 500 bin kadar batıl inanç olduğu biliniyor. Bir de bunların yanında kişisel olarak oluşturulmuş inançları da düşününce insanların bu tür inançlara ne kadar bağlı olduğunu görüyoruz. Peki bilimin bu denli ilerlediği günümüzde neden hâlâ batıl inançlara düşüyoruz? Cevap aslında çok basit: düşünce tembelliği. Olayların nasıl geliştiğine dair ihtimallerdense batıl inançlara inanmak daha kolay. Ayrıca batıl inançlara inanmak, bir şeyleri kontrol edebileceğimizi sanmanın en basit yolu. Kötü bir haber aldığımız zaman tahtaya vurduğumuzda güvende olduğumuzu düşünerek olası zararları kontrol altına aldığımızı düşünürüz.

Sonuç olarak bu uğursuzluklar, insanların yaşadıkları sorunlara karşı verdiği en rahat cevaptır. Tutarlılık açısından eksik olan bu inanışları ciddiye almak için geçerli bir sebep yoktur. Bilimsel bir dayanağı olmaması yanında sorgulama becerisini de yok saymaktadır. Bu nedenle başımıza gelenleri mantık çerçevesinde değerlendirmeli, olayları hurafelerle ilişkilendirmemeliyiz.

(Visited 54 times, 1 visits today)