Bir gün Mert adında annesi babası olmayan, yetiştirme yurdunda yaşayan ve çok akıllı olan bir çocuk, trafik ışıklarının sistemine girip, aşırı büyük bir İstanbul trafiği yaratmış. Bunun üzerine polis bunları yapanın bir hacker grubu olduğunu düşünmüş. Hemen çocuğun olduğu yere özel ekipleri yollamış ama kimse bunu Mert’in yaptığını bilmiyormuş.
Özel ekipler Mert’in olduğu yere gidince çok şaşırmışlar. Mert’i alıp karakola götürmüşler. Amir Mert’in odada beklemesini istemiş. İşi bitince Mert’i yetiştirme yurduna götüreceklermiş. Mert bunu duyunca çok üzülmüş. Çünkü bir ailenin onu evlatlık edineceğini biliyormuş, ama gerçek anne ve babasının da yaşadığını biliyormuş. Fakat nerede olduklarını bilmediği için her yeri araştırıyormuş. Zaten İstanbul trafiğini de belki anne ve babasının dikkatini çeker ve onu bulacaklarını düşünmüş.
Mert’in amirin odasından kaçması gerekiyormuş. Amir dışarı çıkınca hemen bilgisayarının başına geçmiş. Amir de o kadar saf değilmiş, bilgisayarına şifre koymuş. Mert her yere bakmış sonra şifre yazma yerine “Gusto” yazmış bilgisayar açılmış. Mert hemen yangın alarmının sistemine girmiş ve çalıştırmış. O sırada yangın alarmları çalışmış her yere su fışkırtmaya başlamış. Mert ’de odadan çıkmadan önce amirin şemsiyesini alıp açmış. Bu şekilde dışarıya çıkmış ve karakoldan kaçmış.
Yolda yürürken bir kadına çarpmış. Mert “Abla özür dilerim, Esinli Hastanesinin nerede olduğunu biliyor musunuz? Kadın, “Yok canım bilmiyorum” demiş. Mert hemen kendini tanıtmış. Kadında adının Özge olduğunu söylemiş. Özge “sen beni parende atarken videoya çeker misin? Bir dizide oynayacağım da yapımcı nasıl olduğumu görmek istiyor”. Mert başıyla onaylamış. Özge tam parende atıyorken bir şey fark etmiş. Hemen telefonu o yöne çevirmiş. Bir adamın bir gazeteciyi boğduğunu görmüş. O an isteksizce bu anları videoya çekmiş fakat adam onu fark etmiş. “KESKİN! TIRTIL!” diye bağırmış ortalıkta Keskin ve Tırtıldan başka biri olmadığı için başka kimse duymamış. Keskin ve Tırtıl koşarak “Buyurun Fazıl Bey” diye koşmuşlar. Fazıl bey Mert ve Özge ablayı parmağıyla göstermiş ve ardından “Yakalayın!” diye emretmiş.
Adamlar Mert ve Özge ablayı kovalamaya başlamışlar. Mert ve Özge abla kaçmaya başlamışlar. Bu kaçışma 3-4 saat sürmüş. Sonra Mert koşarken bir şey fark etmiş. Hemen yanından geçtiği binanın üstünde “Esenli Hastanesi” yazıyormuş. Mert ve Özge abla hastaneye girmişler Mert hastanenin belgelerini gizlice karıştırarak annesinin ve babasının nerede yaşadığını bulmuş. Mert, Özge ablayla birlikte o konuma gitmişler. Mert o anda şoka girmiş. Annesini görüyormuş, ama annesinin arkası dönük olduğu için Mert’i görmüyormuş. Mert yavaşça minik evindeki bahçeye girmiş. Annesinin arkası dönük olduğu için hâlâ onu görmüyormuş. Tam o sırada bahçeden gelen gürültüyle yerinden oynamış. Keskin ve Tırtıl onları bulmuşlardı.
Keskin Mert’in ağızını kapatarak gizlenmiş. Mert’in annesi hemen arkasına dönmüş ama kimseyi görememiş. Mert’in annesi evine girince Keskin Mert’i ite ite arabaya götürmüş. Özge ablayı da yakalamışlardı. Keskin ve Tırtıl, Mert ve Özge ablayı Fazıl Bey’in evine getirmişler Fazıl Bey Mert ve Özge ablanın telefonunu kırarak görüntüleri silmiş. Polis bir şekilde ne olduğunu anlamış.
Keskin, Tırtıl, Mert ve Özge ablanın başlarından ayrıldıklarında Mert ve Özge abla cam kapıyı açarak dışarıya çıkmışlar ama ev şehirden çok uzaktı. Koşarak hiçbir şekilde oraya varamayacakları için onlarda motor kullanmayı seçmişler. Sokakta gördükleri ilk motora binip Mert’in annesinin evine gitmişler. Keskin ve Tırtıl, Mert ve Özge ablanın peşinden koşmuşlar ama onların yanında yavaş kalmışlar. Mert’in annesi ve babası Mert’i görünce çok mutlu olmuşlar. Birlikte çok güzel bir yemek yemişler.