Ayna kıran kişinin 7 yıl boyunca uğursuz olacağına inanmak, yolculuğa çıkan birisinin arkasından yere su dökmek, merdiven altından geçmemek veya siyah kedi görmemek için yolunuzu değiştirmek, kapalı bir ortamda ıslık çalmanın kötü ruhları davet ettiğini düşünmek… Çoğumuz bu inançların mantıksız ya da bir tesadüften ibaret olduğuna inanırız, ancak yine de onlarla bağımızı koparmamayı tercih ederiz. Peki, bir türlü kurtulamadığımız bu batıl inançların bilimsel ya da psikolojik bir açıklaması var mıdır yoksa bu tesadüfler aklımızın bize oynadığı birer oyun mudur?
Günlük hayatta iş görüşmeleri veya sınavlar gibi kötü geçmesini istemediğimiz durumlar biz insanları batıl düşüncelere sevk edebilir çünkü en iyi şekilde hazırlanmamıza rağmen bu önemli işlerin sonuçları belirsizdir. Bir etkinlik için ne kadar hazırlıklı olursanız olun- bir futbol maçı, bir düğün ya da bir sunum- işler yine de kontrolünüz dışındadır. Bu durumda batıl inançlar da insanlara, istedikleri sonuca ulaşabilmek için fazladan bir şey daha yaptıkları hissini verir. Bu bir bakıma olumlu bir placebo etkisi oluşturur. Bir şeyin size yardımcı olacağına inanıyorsanız bu özgüveninizi ve performansınızı artırır çünkü inançta muazzam bir güç vardır. Örneğin, belirli bir gömlekle iş görüşmesine gittiğinizde olumlu sonuçlar çıktıysa bu endişenizi gidermenize yardımcı olur ve olumlu düşünceleri teşvik eder o zaman gelecek iş görüşmelerinde de aynı gömleği giymek akıllıca olabilir. Tam tersi bir örnekte ise size uğursuzluk getirdiğini düşündüğünüz bir gömleği önemli buluşma veya görüşmelerde giymek yerine markete giderken giyebilir hatta bu uğursuz objeyi bir an önce atıp ondan kurtulmak isteyebilirsiniz.
İşin aslına bakıldığında batıl inançlar, kaygıyı yatıştırmanın veya beynimizi iyiye konsantre etmenin yollarından biridir. Yüksek stres ve endişe zamanlarında insanların batıl inançları kurtarıcı olarak görmeleri bundan kaynaklanır. Bu saptamalarla ilgili 2016’da yapılan bir araştırmaya göre batıl inançların beynimizin vazgeçmek istemediği güçlü sezgiler olduğu öne sürülüyor. Mantıklı tarafımız, batıl inançlarımızın yaptığımız şeylerin sonuçlarını etkilemediğini bilse de onlara bağlı kalmayı tercih ediyor yani “güvenli bölgesinde” kalmaya çalışıyor çünkü eğer alışkanlık olan bu uğurlu objeye tutunma ya da uğursuz objeden kaçınma ritüelini yapmazsa başarısız olacağına inanıyor ve bu da kaygıya neden oluyor.
İnsan zihni rastgeleye, tesadüfe, belirsizliğe, düzensizliğe, kaosa tahammül edemez. Tesadüflerin arkasında mutlaka bir düzen arar çünkü insan yaşamını kontrol altında tutmak ister. Tesadüfen gerçekleşen olaylar arasında hayali ilişkiler olduğuna inanmak ve yaptığımız, giydiğimiz, taşıdığımız ya da söylediğimiz şeylerin bize uğur ya da uğursuzluk getirdiğine yoğunlaşmak batıl inançların sürmesinde rol oynayan en önemli faktördür. Bu ilke de bir şeyin veya davranışın, sözün, kişinin şanslı/şanssız olduğuna inanmaya devam etmemizi sağlar. Bundan anlaşılacağı üzere “Batıl İnanç” bir paradokstur. O zaman batıl inanç zihnimizin bize oynadığı bir akıl oyunundan başka nedir ki?