Uyanır, her sabah çiçekleriyle konuşurdu. O sabah çiçekleri tek bir ses bile duymadı. Gün doğmamıştı onlar için. Bundan sonra da duymayacaktı. Hayatı ve doğayı herkesten, her şeyden daha çok seven Sevim teyze hayata gözlerini yummuştu.
Her sabah kuşların cıvıltısının yükseldiği , güneşin yüzünü gösterdiği saatlerde gününe başlardı. İlk işi sımsıkı sarıldığı yorganını bir kenara koyup koşarak perdelerinin yanın gidip perdelerini açmak olurdu . Boydan kocaman camlarının olduğu balkonlu odasının her yerine inen kumaş parçalarından kurtulurdu. Balkon kapılarını açıp havayı içine bol bol çektikten sonra güneşi, çiçeklerini, bulutları , uçan kuşları gördüğü her şeyi selamlardı mutlu ses tonuyla. Enerjisini diğer canlılara geçirdikten sonra. Merdivenden seke seke inerdi. Direk kendisine bir kahve koyup her sabah geçtiği cam kenarındaki berjeri ve sehpasına yönelirdi. Elinde kokusunu tüm eve yaymış kahvesi ve şiir kitabıyla ruhunu güne hazırlardı. Kendi tatmin olana kadar kucakladığı şiir kitabını da sehpanın üstüne bırakıp sırtladığı yoga matı ve spor ayakkabılarıyla bahçesinin yemyeşil köşesindeki ağaç gölgesinin altında yönelirdi. Sererdi yere matını arka fondan gelen klasik müzik eşliğinde meditasyon yapardı. Sağlıklı beslenmenin keyfini aldığından kendine meyvelerle süslü bir tabak yapıp koltuğunun köşesine örtüsünün altına ilişirdi. Her gün günün büyük kısmını bu doğrultuda geçirirdi. Ama bir gün hiç de öyle olmamıştı.
İstanbul’da bıraktığı oğlu Barış trafik kazası geçirmişti. Motor sürerken alkollü bir kullanıcının motoru görmemesiyle araba barışın üstünden geçmişti. Sevim teyze baştan beri motordan çok korktuğu için ehliyeti olmasına rağmen oğlu barışı motora bindirmezdi. Annesinin orda olmadığını fırsat bilen barış arkadaşının mor-torunu ödünç alıp sevim teyzeden gizli şekilde motor sürüyormuş. Kazanın sabahı kalbimde bir daralma var diye hep söyleniyordu. Haber gelmesine yakın daha da artmıştı. Telefonu çaldı bu kesin kötü haber deyip açtı telefonunu. Barışın yakın arkadaşı haberi verdi. Apar topar bulduğu ilk otobüse atlayıp telaşlı bir şekilde barışın hastanesine vardı. Barışın yüzü tanınamayacak haldeydi. Oğlunu o halde gören Sevim teyze perişan oldu. Yere doğru yığıldı.
Hastaneyi ayağa kaldıran sesiyle yardım edin diye bağıran barışın arkadaşı Berk, kucakladı sevim teyzeyi ve alıp bir sedyeye yatırdı. Direkt hemşireler bir yandan doktora seslenirken sevim teyzeyi makinelere bağladılar. Kalbi durmuştu. Kalp krizi geçiriyormuş. Doktorlar çok uğraştı. Kaç kere şok cihazı uygulandı, kalp masajları hiç durmadı. Ama bunu sevim teyze kaldıramamıştı. Oracıkta gözlerini yumdu. Onunla beraber bir ışık gökte kayboldu.