Rüzgarlı bir sonbahar günüydü. Hava sanki efkarını herkese göstermeye çalışıyordu. Ağaçlar fırtınanın etkisiyle yerlerinden çıkacaklarmış gibi çalkalanıyordu. O gün oyun oynamak isteyen çocukların şanssızlığı olmalıydı ki, rüzgar bu kadar şiddetli esiyordu. Çocuklarına “sonbaharda böyle rüzgar olması normal” diyen ebeveynleri, onları sakinleştirmeye çalışıp evlerine götürmek için ikna etmeye çalışıyorlardı. O insanların arasında olanlardan birisi de Edis idi.
Edis; her gün parklarda yürüyüşünü yapan, herkes gibi işine giden ve arkadaşlarıyla zaman geçirmeyi seven bir insandı. Mahalleliye anlattığı kadarıyla Edis’in gündelik yaptığı işler çok da farklı değildi. Kimse aslen ne yaptığını bilmiyordu. Edis’in arkadaşlarıyla bile birlikte olduğunu hiç kimse görmemişti. Mahalleli O’nu hep parkta yalnız otururken görüyordu. Ne zaman “sen gerçekte kimsin, ne iş yapıyorsun” diye sorduklarında “gerçek nereye baktığına göre değişir” diyordu.
Günlük güneşlik bir gün Edis, her zamanki parkta yürüyüşünü yapıp, kitabını okuyordu. O gün Edis’i gören mahalle sakinleri O’nu çok düşünceli bulmuşlardı. Mahalleli, Edis’in bu günlerde çok daha garip davrandığını fark etmiş ama ondan çekindikleri için hiçbir şey söylememişlerdi. Bu garipliklerinden birisi de Edis’in eşofman giymesiydi. Mahalleli ilk kez onu böyle görüyordu ve tabii ki garipsenmişlerdi. Çevresi tarafından garipsendiği Edis’in de dikkatini çekmişti ama mahalleliye açıklama yapma ihtiyacı duymamıştı.
Sürekli dedikoduların dolaştığı mahallede bir gün, herkesin ağzında bir hikaye vardı.. Bir gece vakti, yağmur yağarken, kahvede toplanan mahalleli, yaşlı adamın birinden hikayeyi yeniden dinlemeye başladılar. Yaşlı adam anlatmaya başladı: “Rivayet ederler ki her şeyin son bulacağı gün, bir adam çıkagelecekmiş. Normal insanlara benzemeyen bu kişi, belli insanları kurtaracakmış; İyilik yapanları, hak yemeyenleri ve israf etmeyenleri. Hikayeye göre, bu adam herkesi bir yerde toplayıp ölümden kurtaracakmış, ama bir şartla…” dedikten sonra dışarıda çok büyük bir şimşek çaktı. Bu çok büyük bir fırtınanın habercisiydi.
Bu şimşekten sonra zaten gerilmiş olan ortama, bir anda korku hakim olmuştu. Herkes birbirine baka kalırken, korkmasına rağmen yaşlı adam hikayesini anlatmaya devam edecekti ki herkes bir anda gülmeye başladı, garip olan şey ise beş dakika önce tir tir titreyen mahallelinin neden böyle güldüğüydü.
Yaşlı adam çok kızmıştı, onun gibi mahalleli de hikayenin gerçek olacağına inanıyordu, ama nedense bu gerilmiş ortam bir anda çok olumlu bir havaya girdi. Bir zaman sonra kahveye bir adam girip herkese “yola çok garip şeyler oluyor herkes koşsun” dedikten sonra mahalleli birden meraklandı ve hepsi birden yola atladılar. Kahveden en son çıkan ise yaşlı adamdı. Kapıdan çıkmadan evvel oturduğu sandalyeye baktı, kendisine çok benzeyen bir gölgenin orada uyuduğunu gördü. Bu olayı bunaklığına veren yaşlı adam hiçbir şey olmamış gibi dışarı çıktı.
Herkes yola baktığında çok garip bir şey görmüşlerdi; yol bir ağaç deseni gibi yarılmış haldeydi. Bu zamana kadar böyle bir şeyle karşılaşmamış mahalleli şaşkınlıkla aralarında konuşurken Edis apartmandan çıkagelmiş, mahallelinin baktığı yere, yola bakmıştı. Mahalle sakinlerinin yeniden korkmaya başladıkları her hallerinden belliydi. Paltosunun altında ıslanan Edis, yıldırımın çarptığı yere biraz daha yaklaşıp yaşlı adamı çağırdı.
Herkes şok olmuştu, yaşlı adamı neden çağırmıştı ki Edis? Aralarından cesur olanlar yaşlı adamı engellemeye çalıştılar ama Edis gözlerini onların üzerine dikince hepsi geri çekildi. Edis yaşlı adama “O şartları taşıyan kişinin kim olduğunu biliyor musun” deyince, yaşlı adam dona kaldı ve Edise “ne gerekiyorsa yap” dedi.