İnsanoğlu iç güdüleri gereğince yarışçıdır. Yarışlarını methodize edecek etkinlikleri bulmakta da geç kalmamıştır. Spor, insanın becerilerinin sınırlarının ne kadar olabileceğini gösterir bize. Fakat durum şu ki spor olarak tanımladığımız bazı alanlar şiddet unsuru içerdiğinden neyin spor olarak sayılmayacağı hep bir tartışma konusu olmuştur. Avcılık adı verilen bu vahşet de bunlardan biridir. Medyada avcılar, avladıkları hayvan resimleriyle görüntüleniyor. İnsan “Bu spor mu, yoksa vahşet mi?”, demeden geçemiyor.
Spor, verilen kaynaklarda en basit tanımıyla “Önceden belirlenmiş kurallara göre bireysel veya takım halinde yapılan, genellikle rekabete dayalı yarışma ve kişisel eğlence veya mükemmelliğe ulaşmak için yapılan fiziksel veya zihinsel aktivite.” olarak anlatılır. Lakin bazı zamanlar var ki, hem sporcular hem de sporseverler bir kaosun ve kargaşanın içine giriyor. Spor bir kavga konusu haline geliyor. En basit örneğiyle maçlardan sonra yaşanan şiddetin hepimiz bizzat tanığıyız.
Avcılık ise spor olarak kabul edilen bir şiddet hatta ölümdür. Avcılığın spor sayılıp sayılmaması konusundaki yıllar süren tartışmanın nedeni de budur. Birey bazında incelendiğinde sporlar, kişinin belli bir yeteneğini rakiplerinden daha hızlı, daha güçlü yapabilmesidir. Bunu yaparken de yeteneğinin sınırlarını zorlayarak daha iyisini başarmaya çalışmasıdır. Kim daha hızlı koşabilir, kim daha hızlı yüzebilir, kim daha fazla ağırlık kaldırabilir? Bu alanlarda çalışırken rekabet anının dışında birey kendine dönük çalışır.
Bireyin yarış esnasında rakiplerini geçip geçememesi de oyunun bir parçasıdır. Çünkü uğraştığı alanda herkes kendi çapında rekorunu kırar. Yüzme yarışında geride kalmanız rakiplerinizden bir şey eksiltmez. Bireysel sporlardan bazılarında doğanın imkanlarına karşı yapabildiklerimiz ölçülür. Dağcılık, sörf, rafting vb.
Avcılıkta ise durum tamamıyla bambaşka. En küçük hareketinde bile karşısındakinin kendisine oranla güçsüzlüğünden faydalanıp can yakıyor. Nesli tükenen canlıların sebepsizce katledilmesiyle koca bir soyun yok olmasına neden olabiliyor. Bu durum başlı başına spor anlayışına aykırı zira spordaki mücadele kuvvet, hız ve rekabet becerisi ölçüme dayanır.Birçok spor eşitler arası bir yarıştır. Rakipler buna gönüllü olarak razı olurlar, yarışmayı kabul ederler. Ağır sıklet bir sporcu hafif sıklet biriyle yarıştırılmaz.
Gezegenimizde nesli tükenmenin eşiğine dayanmış hayvanları incelediğimizde, bunun başlıca nedenlerinden birinin avcılık olduğunu açıkça görebiliyoruz. Avcılık spor ve turizm alanında bir kazanç olarak görülse de gelecek için faydanın aksine zarar içerir. İnsanın başka insanları katletmesinin arkasındaki nedeni daha çözemeden bir de masum hayvanlara olan zararıyla donakalıyoruz. Halbuki hayvanlar insanın en yakın dostudur. Doğayı kavramamızda bize ipucu verirler. Bu ipuçlarını Biyomimetik adlı bilim dalı, hayvanların yaşam biçimlerini inceleyerek, teknoloji alanındaki tasarımlar için nasıl model oluşturduğunu gözler önüne seriyor.
Türkülerimizden birinde “Kuşkanadı kalem olsa, yazılmaz benim derdim” der. Ya sizce kuş kanadından kalem yapsaydı, kuşların ve diğer hayvanların derdini nasıl dile getirirdi?