Mutluluğun Peşinde

Saatimi aldığımdan beri hiç durmamış tam tersine adeta hızlanmıştı. Ailem bozuk olduğuna inanmak istese bile ben gerçekten mutlu olmadığıma inandırmıştım kendim. Mutlu olmak, oysa ne kadar basit bir eylem…

Varlıklı bir ailenin sonradan doğmuş tek kızıydım. Doğduğum saniyeden itibaren istediğim her şey olmuş hatta fazlasını bile elde edebilmiştim. Babam büyük bir şirketin başında annem ise bir doktordu. Bana ayıracak pek fazla vakitleri olmadığından dadılarım tarafından büyütülmüştüm. Onlara bu hayatı borçlu olmamdan dolayı olsa gerek, benim yanımda olmadıkları için asla onlara kızamadım. Evde eğitim görmüş biri olarak çok geniş bir sosyal çevrem vardı hep. Peki ya nedeni neydi o zaman bu boşluğun, neden mutlu olmak bu kadar zordu?

Tesa – en yakın arkadaşım- saatini bir kere bile çalışırken görmemişti. Hep olabildiği en mutlu insandı. Ben onunla ne kadar zaman geçirirsem geçireyim bir saniye bile durduramamıştım saatimi. Anneme göre bebekken suratımdan asla gülümseme eksik olmamıştı. Şimdi ne fark olduğunu anlamış değildim, yine aynı bendim değişen bir şey yoktu. Üniversiteye gitmek zorunda kaldığım yıl her şeyin değişeceğinden o kadar emindim ki. Bu yıl farklı olacaktı, boşluğu doldurabilecektim.

İlk gün gider gitmez ortama ayak uydurabilmiştim. Oraya ait olduğumu hissedebiliyordum. Tesa ile öğle molasında liseden beri beraber takıldığımız grubumuzla beraber bir kafeye attık kendimizi. Dersler beklediğimden yoğun ve zordu. Sadece ilk gün olması dışında bir sıkıntı yoktu bunda. Daha aslı derslere bile geçmemiştik. Gözüm saatime çarpmıştı her zaman olduğu gibi. Yüz ifademi değiştirmemeye çalışsam da olmuyordu. Masadan yavaşça kalkarak kendimi tuvalete attım. Önüme bakmamış olsam gerek olacaktır ki kendimi yerde buldum. Siyah uzun saçlı ve bana parıldayan gözlerle bakan bir kıza çarpmıştım. Elini bana uzatarak beni yerden kaldırdı. Özür dileyerek iyi olup olmadığımı sormuştu fakat ben çarpışma sırasında düşen saatimden başka bir şey düşünemiyordum. Sırtıma yavaşça dokunarak bir şey düşürüp düşürmediğimi, bana yardım edebileceğini söyledi. Saatimin düştüğünü söylediğimde yüzünde oldukça büyük bir rahatlama belirmişti. “ ben kendiminkini yıllar önce kaybettim. Mutluluk onun içinde gizli değil merak etme yaşarsın” demişti.

Her gün gidip saati aramama rağmen tek bir şey bile yoktu. Adeta bir boşluğa girmişti. Artık sonsuza kadar beni mutlu edecek şeyi bulamayacaktım. Nasıl olurda bana onun sadece bir saat olduğunu söyleyebilirdi ki? O benim mutluluğa yakın olduğumu hissettiren tek şey olabilirdi. Telefonum kapatmıştım o günden sonra, mutlu olamayacaksam bir şeyler için çabalamanın anlamı neydi. Tesa birkaç kez eve gelmiş fakat ben kapıyı açmayınca pes etmişti.

Mutluluk kavramını algılamam uzun sürmüştü. O gün o kızın ağzından çıkan o kelimeleri zihnimde tekrarlayıp durmuş ve her seferinde daha çok umutsuzluğa kapılmıştım. Ta ki bir gün kapımda beliren postaya kadar mutlu olamayacağımı kabul etmiştim artık. Postada bir not ve bir kutu içerisinde kalp şeklinde bir el saati duruyordu. Çarptığım kız göndermişti notu, yani öyle yazıyordu en azından. Notta mutluluğumu bulmama ne kadar yardımcı olacağını bilmese de bana bu saati aldığını ve bunun biraz da olsun beni rahatlatacağını umduğunu söylemişti. Bana mutluluğumu saate bağlı tutuğum süre boyunca gerçekten beni mutlu eden şeyleri göremeyeceğime dair uyarmıştı da. O an kendimi hiç hissetmediğim kadar rahat hissettim. Ben mutluluğu ararken gerçek mutluluğu kaçırmıştım.

Benden nefret ediyor olmalı çevremdekiler. Onlarla olduğum süre boyunca saatime bakıp durmuştum bunca zaman. Yaptığım yanlış da buydu ya o sevinci aramak, oysa burnumun tam ucunda iken. İşte tam o an mutluluğu buldum. Benim sevgimi her nerede veya ne alet olursa olsun ölçemezdi, sevgiyi yapan kişinin ta kendisi idi. Tek yapmam gereken beni düşünen kişilerin yanında ve rahat bir kafa ile olmaktı işte o zaman mutluluk beni bulabilirdi.

Saatim nerde bilmesem bile artık ona ihtiyacım yoktu. Siyah saçlı kızla asla tanışmamış olsam bile bu hayatta her şeyimi ona borçluyum demek çok da yanlış olmazdı. O benim mutluluğumu bulan kişi, beni ben yapan insandı.

(Visited 53 times, 1 visits today)