Hayallerin Çöküşü

Küçük bir çocukken genç yaşlı, küçük büyük, kadın erkek demeden aynı toprak için savaşan birçok insanla cenge çıkardık. Her mermi bir insanı hedef alırken akan kanı görmemek, çığlıkları duymamak mümkün değildi. Kafamın içinde yankılanan bu sesler bir yere sığınıp ağlamak istememe neden olsa da her kafamı çevirdiğimde bir insanın ölümünü görmek bana mücadele etmemi hatırlatıyordu. Dışardan; elinden gelen mücadeleyi veren, insanların yaralarını saran bir çocuk olarak göründüğümün farkındaydım. Tabii bu söylediklerimin hepsi dışarıdan bakılıncaydı kalbimde büyük bir adam değil küçük bir çocuk olma isteği vardı.

Küçük bir çocuk olma fikrini düşünmek bile bu kadar güzelken yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu hissetmek benim için gerçekleştirmesi çok zor olan bir hayaldi. Ne bir okulum vardı ne bir oyuncağım elime tutuşturdukları silahtan başka bir şeyim yoktu. Verdikleri silahı ise birini yaralar ya da öldürürüm diye bir kere bile kullanmamıştım. Bazen sadece gözümü kapatıp savaşsız, insanların birbiriyle dost olduğu, ailelerin yıkılmadığı, çocukların çocuk olduğu bir dünya yaratıyordum kendime. Tabii bu dünya birdenbire kanla kaplanıyor, gökten ölü insanların cesetleri yağıyordu. Kurduğum bu dünyada bile kötülükler güzel olan her şeyin üstünü örtüyordu.

Düşüncelerimi bile kötülüklerin esir aldığını anladığımda beni sarhoşa çeviren geçmişimi bulanıkların içinde kaybolmaya bırakıp kötülüklerin olmadığı güzel bir dünya kurabileceğim kadar uzaklara gitmeye karar verdim. Gün daha doğmamıştı uykusuz ve çaresiz olan ben verdiğim bu kararı nasıl gerçekleştireceğimi düşünürken karşıma çıkan devasa büyüklükteki savaş gemisine benzeyen bir gemiyle karşılaştım. Bu geminin bir tesadüf olmadığını buradan kurtulmamın en büyük kurtarıcısı olacağını düşündüm. Ama tek bir sorun vardı ki binmek için paraya ihtiyacım vardı. Bende de tam olarak bu eksikti. Parayı nerden bulacağımı kara kara düşünürken sırtıma bir elin dokunmasıyla irkildim. Karşımda duran adamın titrek ellerindeki parayı görünce yüzümdeki gülümsemeyi saklayamaz oldum. Yaşlı adam kaç kurtar kendini diyerek elindeki parayı elime tutuşturarak arkasını dönüp kendini kötülüklerle dolu dünyaya tekrardan mahkûm etmişti. Ben ise hayatımı kurtaran bu yaşlı adama bir teşekkür bile edememiş, yıllardır içimi yakan acının gözyaşlarımı ısıtarak her bir düşen damlanın yüzümü yaktığını hissediyor ve ona minnet duyuyordum.

Parayı görevliye vermek için uzattığımda aklımdan bir türlü çıkaramadığım yaşlı adamın yüzündeki mutsuzluğu, tükenmişliği hatırlıyordum bu da beni üstesinden gelemeyeceğim bir vicdan azabıyla yaşamaya mahkûm ediyordu. Görevli parayı elimden zar zor alınca gemiye binmek zorunda kaldım. İhtişamıyla beni büyüleyen bu gemi aynı zamanda yaşadığım süre boyunca kendimi en güvende hissettiğim yerdi. Kendimi en güvende hissettiğim bu yerde elimdeki silahı da atmanın vakti gelmişti. Silahın anılarımla birlikte denizin en derinliklerine doğru yüzdüğünü görmek içimde kaybolan tüm güzellikleri tekrardan ortaya çıkarmaya başlamıştı.

Denizin derinliklerine giden silahı izlemeye kendimi kaptırmıştım. Ta ki bana salonda yemek ziyafetinin başladığını haber veren kadını görene kadar. Kadını gördüğümde kendime baktım o kadar perişan haldeydim ki böylesine güzel bir kadının karşısında ancak bu kadar pis ve çirkin olunabilirdi. Kadının yüzüne dahi bakamayıp yanından hızlı adımlarla uzaklaştım. Kendime daha sessiz kimsenin olmadığı bir yer ararken, kendimi kalabalığın içinde buldum burası salon olmalıydı. Tam karşımda cehennem ateşi gibi alev almış bombaların, namludan çıkmak için sırasını bekleyen mermilerin olduğu, salondaki o tabloyu görünce her şeyi hatırladım. Bir daha hatırlamayacaktım, hatta o yüzden silahımı bile atmıştım ama bu tablo savaşı bana hatırlatmaya yetmişti. İnsanların öldüğünü görmek gözlerimin önüne gelmişti, çığlıklar ise kulaklarımın için de çınlamaya başlamıştı. Salonun boşalmasını gökyüzünü aydınlatan ay ışığının altında sabırsızca bekliyordum. Hayatım boyunca ölü insanların siluetlerini görmekle ve hıçkıran çığlıkları duymakla yaşayamazdım işte bu yüzden kendimi de silahım gibi denizin en derinliklerine gömmüştüm.

(Visited 23 times, 1 visits today)