Sahne arkasında oturmuş, şu noktaya kadar hayatımın nasıl şekillendiğini düşünüyordum. Hayatıma girip çıkan insanları, beni destekleyen ve bana sırtını dönenleri, ailemi, arkadaşlarımı gözümün önünde canlardırdım. Bana yardımcı olan herkese çok minnettardım. Tabii ki en çok da ona… Onunla tanışmamın bütün hayatımı değiştireceğini bilmiyordum.
Bundan tam 2 yıl önce evimin tavan arasında, elimde gitarımla kendi yazdığım bazı parçalar çalıyordum. Yüzüme gülüp arkamdan konuşanlar, kendini melek diye tanıtıp aslında şeytan çıkanlar olmuştu hayatımda. Güven sorunlarına yol açmıştı bu tarz insanlar. Ben de çareyi müzikte bulmuştum. İlaç gibi geliyordu müzik bana. Elimde gitarım olunca kendimi kaptırıyor, yeni bir şarkı yazmadan bırakamıyordum.
Her sabah uyandığımda aynı kafeden kahve alıyor, tavan arasında zamanımın çoğunu kahvemi içip gitar çalarak geçiriyordum. Yine bir gün kafede otururken yağmur yağmaya başladı. Bu havada dışarı çıkmanın iyi bir fikir olmadığını düşündüm. Havanın düzelmesini beklerken kahvemi orada içmeye karar verdim. Masaların birinde kahvemi yudumlarken aynı anda bir şarkı mırıldandığımın farkında değildim. Yan masada oturan genç bir adam yanıma yaklaşıp müzikle ilgilenip ilgilenmediğimi sordu. Müzikten konu açılınca tabii konuşmaya başladım. Bir süre konuştuk. Bana müziğimi sosyal medya üzerinden paylaşabileceğimi söyledi. Uzun bir sohbetin ardından bir müzik menajeri olduğunu öğrendim. Bana numarasını da verip kafeden ayrıldı.
Söyledikleri aklıma takılmıştı. Belki de sosyal medya üzerinden sevdiğim bir işi yaparak para kazanabilirdim. O gün aldığım kararı iyi ki almışım. Kendi yazdığım parçaları internette paylaşmamın üzerinden bir gün geçmişti ki yaklaşık 7 bin tıklanmaya ulaşmıştı. Bir süre sonra bu sayı 10 binlere hatta 100 binlere çıktı. Kafede tanıştığım adamın numarasını tuşlayıp olanları anlattığımda o da benim kadar şaşırmıştı. Bana bir iş teklif etti ve ben de seve seve kabul ettim.
İlk başta küçük kafelerde ve restoranlarda çalıp söylemeye başladım. Dinleyici kitlem gitgide artıyordu. Sosyal medyadaki takipçilerim de aynı şekilde ilerliyordu. Alışveriş merkezlerinde çalmam için bir sürü telefon geliyordu. Bazen markete giderken tanıyıp da benimle fotoğraf çektirmek ve imza almak isteyenler bile oluyordu. Ünlü olmak böyle bir şey miydi?
2 yıl içerisinde şöhretim büyüdü ve çoğu yerde tanınır oldum. Şimdi ise Amerika’da konserimden hemen önce, sahne arkasında oturmuş ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum. Küçük bir tavan arasından Amerika’ya nasıl gelmişim? Şans ya da kader… Siz her ne demeyi tercih ederseniz…
Birinin “Sahne senin! diye seslendiğini duyduğumda ayağa kalktım ve üstümü düzelttim. Daha da parlak olan bir geleceğe ilk adımımı atmak üzereydim.