Bir sabah babam her zamanki gibi kapımı çaldı ve “Hadi Luna, kahvaltıya gel!” diye seslendi. Eskiden beni uyandırmaya annem gelirdi ama annem beş yıl önce öldü yani artık bana ve kardeşim Harry’ye babam bakıyor. Sonra kahvaltı için aşağı indim, babam kahvaltı masasına oturmuş beni ve kardeşimi bekliyordu. En son kardeşim mutfağa geldi.
Kahvaltımızı her zamanki gibi sessizlik içinde yedik. Kahvaltının sonunda babam “Yarın öğleye kadar salona girmeyin. Sizin için bir tablo yaptırdım ve o tabloyu yarın asacağım.” dedi. Babama yarın öğleye kadar salona girmeyeceğimize söz verdik. Üzerimi değiştirip ödevlerimi yapmaya başladım, ödevlerim çok fazlaydı. Tatil olduğu için ödevlerimi son güne bırakmıştım yani ödevlerim birikmişti. Ödev yaptım, ödev yaptım ve ödev yaptım. Akşam üzeri kardeşimle bahçede biraz oyun oynayıp erkenden uyudum. Babamın bizim için yaptırdığı tabloyu çok merak ediyordum ve çabucak sabah olmasını istiyordum. Sonunda sabah oldu ve yatağımdan zıplayarak kalktım. Hemen mutfağa koştum ve kahvaltıyı hazırladım, kahvaltımızı ettik. Sonra odama koşup ödevlerimi yapmaya başladım. 3 saat sonra babamın “Salona gelmeyin.” diye seslendiğini duydum. Odamın kapısını kapadım çünkü içimdeki bir ses “Gidip salona bak!” diyordu.
En sonunda babam, “Artık salona gelip tabloyu görebilirsiniz.” diye seslendi. Hemen salona koştum ve o tabloyu görünce her şeyi hatırladım. Tabloda benim, annemin, babamın ve kardeşimin, kısacası tüm ailemin olduğu bir resim vardı. Babam da “Bu evin duvarlarında annenizin hiç fotoğrafı yoktu. Ben de ressam olan bir arkadaşımdan bize böyle bir resim çizmesini istedim.” dedi. Kardeşimle resmi çok sevdik ve salonun o köşesini sevdiğimiz fotoğraflar ve resimlerle doldurduk.