Umutla Yaşamak

Sözlük anlamı olarak “ummaktan doğan iç erinci, güven duygusu” olarak tanımlanan umut bir çeşit direniştir aslında. Yıkılmadan devam edebilmektir. Kimi zaman tutunacak bir dal kimi zamansa hayatın ta kendisi olur umut. Pes etmeyiştir, güçlü durup inanmaktır her şeye ve herkese rağmen. İnsan üzerine toprak atılınca değil, umudu tükendiğinde gerçekten ölür. Peki siz kaç kez öldünüz ?

Siz hiç yeniden doğdunuz mu? İliklerinize kadar yaşadığınızı hissettiniz mi hiç ? Birçok dil, birçok yer ve her biri birbirinden farklı özelliklere sahip insanların olduğu bir gezegende yaşıyoruz hepimiz. Bu farklılıkların içerisinde tek bir ortak noktası var insanoğlunun : Umut etmek. Her ne koşulda olursak olalım ihtimaller üzerine yaşıyoruz hepimiz. Umut etmek bir direniştir bence. Topluma, hayatınızdaki insanlara ama en önemlisi içinizdeki o acımasız sese karşı bir direniştir. Umudun varsa inancın da var demektir. Umut etmek içindeki düş kırıklıklarına, vazgeçişlere, “yapamazsın” diyen her sese ışık tutmak demektir. İnsanlar olarak toplumun kalıplarına, emirlerine o kadar alışmışız ki kendi benliğimizi kaybedecek noktaya gelmişiz. Çoğumuz için bir şey ya olur ya da olmaz. Yani gerçekçi ve net olmamız istenir. Peki ya umutlarımız, hayallerimiz bizi biz yapan, bize benliğimizi veren şeyler değil mi? “Bir umuttur yaşatan insanı.” diye boşuna dememişler. Bir insanın elinden umudu alınırsa sadece hayalini, umudunu değil ; bugününü, yarınını yani geleceğini, gücünü alırsınız. Bir umuttur insanı 96 saat boyunca enkaz altında yaşatan. Bir umuttur bir öğrenciyi karlı yollarda okula yürüten. Bir umuttur hasta insanı hayatta tutan. İnanıştır, hayal ediştir ama en önemlisi güç verendir umutlar.

“Umut, uyanık insanların rüyasıdır.” Aristoteles. Umut etmek, henüz gerçekleşmemiş bir şey için heyecanla beklemek demektir. Karanlık bir odada yakılan bir gaz lambası gibidir umut. Bulunduğu odayı yani insan zihnini aydınlatır. Parlak bir lamba gibi değil, narin bir mum ışığı gibi aydınlatır. En karanlık zamanlarda bile bir çıkış yolu olduğunun habercisidir umut. Umut, insanı besler, doyurur, yetiştirir ve izin verir insanın düşleriyle kanatlanıp uçmasına. Bir rüzgar gibi kulağına fısıldar insanın “Devam et!” diye. Umut bazen bir kişidir bazen ise gerçekleşmesi imkansız gibi görünen bir hayaldir. Belki de görünenin arkasındakini kurcalamak lazım. Yani imkansızlığın içine koşmak lazım umutla. Risk alıp vazgeçmeden denemek lazım çünkü yaşanmışlık yaşanmamışlıktan çok daha ağır basar. Vazgeçip bir köşede beklemek umut etmek değildir, bir vazgeçiş, pes ediştir ama tüm cesaretinle istediğinin peşinden giderse insan umut aydınlatır yolunu. Yolu göstermez ama senin kendi yolunu bulabilmen için ışık olur sana. Umudunu cesaretiyle besleyen bir insanın yapamayacağı, başaramayacağı hiçbir şey yoktur bu hayatta. Peki sen bir köşede oturup izleyenlerden misin? Yoksa umuduna tutunup istediğine ulaşmak için mücadele edenlerden misin? Bir umuttur yaşatan insanı.

“Yaşamak yani ağır bastığından.” Nazım Hikmet Ran.

(Visited 267 times, 1 visits today)