Devletler ne için vardır? Bir devletin halkı üzerinde ne kadar otorite kurması meşrudur? Otorite her zaman zararlı mıdır? Bu sorular aslında geçtiğimiz son yirmi otuz yıllık dönemde ziyadesiyle tartışılır konular haline geldi. Özellikle 1990’lardan sonra artan bireysel özgürlük temelli batılı tarzı yönetim anlayışı ile birlikte demokrasi, kişisel özgürlük, özel hayatın gizliliği gibi kavramlar toplumda geniş etki yarattı.
Özel hayatın gizliliği kavramı özellikle bugünlerde çok konuşulur hale geldi. Yaygın kullanılan bir mesajlaşma platformunun güncellediği bir kullanıcı sözleşmesi ile bazı insanlar bu haklarının elden gittiğini düşünerek birden özgürlük mücadelesi veren savaşçılar imajını sahiplendiler. Peki bu yaptıklarında haklılar mıydı?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki devletlerin denetim hakkı tartışılmadan önce global şirketlerin insanlar üzerinde denetim hakkına değinmek gerekir. Global şirketlerin bizlere sunduğu sosyal medya platformları ile birlikte bizler özel hayatımızı global şirketlere emanet eder olduk. İşin aslı şu ki bu platformlara üye olduğunda herkes bir kullanıcı sözleşmesini kabul eder, çoğumuz bu sözleşmeleri okumasak da az çok içerikleri benzer olduğundan kabul ederiz, bu sözleşmeler bir nevi emanet ettiğimiz bilgilerin saklı tutulacağına dair birer garantördür bizler için, fakat aslında durum pek de öyle değil.
Özellikle kapitalizmin etkisiyle artan açgözlü üretim yarışı ile birlikte kişisel bilgilerimiz firmalar tarafından sıklıkla kullanılır hale geldi, örneğin arkadaşımızla bir ayakkabı hakkında bir süre mesajlaştıktan sonra ayakkabı reklamları görmeye başlamamız gibi detaylar kimilerimizin gözüne mutlaka çarpmıştır. Global şirketler bu verileri bizlere karşı ustaca kullanmakta ve aslında sosyal medyaya adım attığımız andan itibaren her şeyimiz ortada, bu durumdan bizi ne isyanlarımız ne de sözleşmeler kurtarabilir. Bu durum global şirketleri haklı kılmıyor, fakat paranın konuştuğu bu dünyada kimse de buna itiraz edemiyor ve sonuçta bilgilerimiz biz istemesek bile birileri tarafından daima kullanılıyor.
Global şirketler her ne kadar kişisel verilerimize izinsiz olarak sahip olsalar da işin içine bir de devletler giriyor. Örneğin başta söylediğim batılı fikirlerin etkili olmadığı kimi devletler, halkın özel hayatı üzerinde denetim hakkına sahip olabiliyor. İlginç bir şekilde halk üzerinde denetimin arttığı ülkelerde, global şirketler yeterince etkili olamıyor ve bilgileri batılı pazarlarda sömürdüğü kadar sömüremiyor. Bunların yanı sıra devlet denetimi altındaki iletişim ağlarının bulunması yasadışı organizasyonları zor duruma düşürüyor ve örgütlenmeleri imkansızlaşıyor. Örneğin yerden yere vurmaktan büyük keyif aldığımız Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti dünya üzerinde organize suçların en az olduğu (batı merkezli özel sermayeye bağlı haber kaynakları tarafından bu durum devamlı reddedilmektedir) ülkedir, bunun sebebi de devletin halkı devamlı olarak denetlemesidir.
Her türlü iletişim araçlarının devlet denetiminde olduğu Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nde suç oranları bu kadar azken özgürlüğün vatanı olan Amerika Birleşik Devletleri’nde organize suç oranları zirvededir; öyle ki bazı senatör, vali, milletvekili hatta başkanların mafya tarafından desteklenerek mevcut makamlarını muhafaza ettiklerine dair güçlü belgelere sıkça rastlanır.
Organize suçların bu denli yüksek olmasının sebebi bireysel özgürlük kavramının yaygın olmasıdır, bu sebeple kanaatimce hükümetler sosyal medyayı, uygulamaların paylaştıkları kişisel verileri ve diğer akla gelebilecek her türlü iletişim aracını veya teknolojiyi denetleme hakkına sahip olmalıdır, zira ancak bu şekilde organize suçların önüne geçilerek toplumsal güvenlik sağlanabilir.