Hayatımız boyunca belki yüzlerce, belki binlerce film izleriz. Kimi zaman zevk için izleriz, kimi zamanda yeni bilgiler öğrenmek için. Bu filmlerden bazıları aklımızdan uçup gider ve uzak anılara dönüşür. Bazı filmler ise, kalıcı şekilde hayatımızı, yaşam tarzımızı ve düşüncelerimizi etkilerler. Yapılan araştırmalara göre gerçekçi, dokunaklı, senaryosu güzel işlenmiş, oyunculukların kusursuz olduğu filmlerin izleyicilerin hayatına dokunabilme hatta düşünce tarzlarını bile etkileme şansı yüksektir. Tabii ki bu durum hem filmin dokunaklılığına hemde izleyen kişinin hassaslığına dayalı bir durumdur. Örneğin, bir sinema dolusu insan filmin final sahnesinde esas oğlan öldüğü için ağlarken salondaki bir kişi filmin saçmalığından şikayet ederek çıkıp gidebilir. Yani anlayacağınız bu kişiden kişiye değişen bir durum. Bu konuya başka bir örnek ise, izlediğimiz bazı filmlerden sonra hayatımızı tekrar gözden geçirmemizdir. Yaşam tarzımızı izlediğimiz bir filmdeki birinden özenerek değiştirmek isteyebiliriz. Fakat aynı diziyi izleyen bir başka kişi bu filmin kurgusal olduğunu değerlendirmeye alarak bu durumdan etkilenmez.
İyi işlenmiş bir film, izleyicinin düşünce tarzını hem pozitif hemde negatif yönde etkileyebilir. İçinde hayata ve insanlara dair güzel mesajlar barındıran, iyiliği anlatan filmler izleyicilerinde iyi etkiler bırakıp onları daha iyi bir insan olmaya ve hayata daha toz pembe, daha pozitif tarafından bakmaya teşvik edebilir.Çatışma, kan, taciz, şiddet, etrafa yanlış mesajlar veren ve insanları kötülüğe sürükleyen mesajlar vererek izleyicileri kötülüğe doğru itebilir. Bu durum özellikle çocuklarda görülmektedir. Sıklıkla gördükleri şiddet sahnelerinin yavaş yavaş normalleştirildiğini düşünürler ve buna özenerek gelecekte aynı hareketleri sergilerler.
Bazı kişiler ise mükemmel bir filmin bile, yıllar içinde gelişmiş, küçüklükten bu yana değişmiş bir düşünce tarzını değiştiremeyeceğini savunurlar. 1-2 saatlik bir filmin insan üstünde bu kadar büyük bir etkisi olmayacağını, ve filmlerin sadece zevk için izlenmesi gerektiğini düşünürler. Bu fikri savunmamalarının bir başka sebebi ise filmlerin çoğunun gerçeğe dayalı olmadığını, tamamen hayal ürünü olmaları ve bir set ortamında çekilmiş olmalarıdır. Kökten bir değişim için gerçek bir hikaye olması gerektiklerini savunurlar.
Şahsen ben iyi işlenmiş, gerçekçi, duygusal filmlerin insanların ve kendimin düşünce tarzını değiştirebileceğine inanlardanım. İyi bir oyuncu gerek mimikleri gerek jestleri ile ekrandan bize filmin duygusunu ve hassaslığını anlatabilir. Siz iyi bir filmin hayata bakış açınızı veya düşünce tarzınızı değiştirebileceğine inanır mısınız?