O gün, sıcak yaz güneşinin altında, bir sandalyede oturmuş düşüncelere dalmışken buldum kendimi. O kadar farklı şeyler aklımdan geçiyordu ki. Bunlarda biri de yeniliklerin niye bu denli yavaş olduğuydu; insanoğlunun önyargıları mı engel oluyordu yeniliklere, yoksa gücü elinde bulunduranlar mi istemiyordu. Bu problem benim için çok karmaşıktı.
Bir yığın soruyla birlikte, sokaklarda gezmeye karar vermiştim. Kafamın içi allak bullaktı. Aklımdaki bu yoğun düşüncelerden sıyrılmak için her şeyimi verirdim. Çok yeni yapılmamış apartmanların etrafında gezmeye başladım. İki, üç katlı binaların arasında dolaştım, kim bilir belki de bu evlerde gelecekte bilim adamı ve sanatçı olabilecek çocuklar yaşıyordu. Tek isteğim o çocuklara engel olunmamasıydı ama dünya işte, her istediğin olacak diye bir şey yok.
Bir yere gitmeye karar verdim, yeniliğin hoş görüldüğü, önyargı ile bakılmadığı ve ayıplanmadığı bir yere. Önümde bir garaj vardı. Birden çok insan görüyordum içerde, sabah akşam çalışan, kendileriyle dalga geçilse bile asla aldırış etmeyen adamlar. O yağmurlu günde bile hayalleri için çalışan insanlar. Böyle bir şeyin olmasına imkan yok diyenlere, dünyayı değiştiren yeni aletler üreten insanlar. Onlar birçok şeye hayır diyebildikleri için başarılı olmuştular. Daha sonra gezmeye devam ettim.
Bir kütüphaneye gelmiştim. Birçok parlak fikri olan insanların olduğu bir yerdi burası. Devasa büyüklükte raflar vardı. Hayatımda hiç bu kadar kitabı bir arada görmemiştim. Çoğu insan burada, camlardan gelen güneş ışığının altında ders çalışıyordu. En iyi üniversiteleri kazanmak, üniversite mezunu bile olmayan şirket sahiplerine para kazandırmak için çalışıyorlardı. Fikirlerini hayata geçirmek için değil de patronlarına kazandırmak için emek harcıyorlardı. Sabit maaşlı bir işin olsun yeter, laflarıyla ders çalışan insanlarla doluydu burası. Fikirlerin işlenemediği bir yer halini almıştı.
Başka bir yere gelmiştim, her yer çok karanlıktı. Sonra bir adam fark ettim duvara yaslanmış ağlıyordu. Erkek adam ağlamaz ya (!).Yanına gitmek istedim fakat bir şey beni sebepsizce engellemişti. Adamın daha sonra neden ağladığını anlamıştım, bir konuda başarısız olmuştu. Ben de içimden ne var ki bunda, bir dahaki denemesinde başarılı olur dedim. Tabi işin aslı öyle değilmiş, adam sürekli “Bu icadımla birçok şeyi değiştirebilirdim.” diye içinden sayıklıyormuş oysaki. Adamın, yeniliğe karşı bir topluma yenik düşmesi beni çılgına çevirmişti, hemen o yerden ayrıldım.
Bütün bu olanları gördükten sonra biraz ara vermek istedim. Her şeyi unutmak istiyordum, olanlar beni çok derinden etkileşmişti, bu düzenin bende yaşattığı duygular hiç de olumlu değildi. Toplumun ne kadar geri kafalı olduğunu bir kez daha anlamıştım. Sonuçta farklı olanı hep asmışız, insanoğlu işte ne beklersin ki. Bir süre sonra birden yatağımda buldum kendimi, çok garip bir histi sanki her şey gerçekten yaşanmış gibiydi. Belki de bu beynimin bana bir uyarısıydı. Asla öğrenemeyecektim.