Sahip olduğumuz yegane sıfatı sosyal medyadaki filtrelerden geçmiş suratlarla kıyasladığımız için değiştirmeye çalışıyoruz. Toplumun yarattığı güzellik algıları geçmişten bugüne sürekli değişerek geldi. Peki bu güzellik algılarına kim karar veriyor? Kim kilolu insanların, ince dudaklıların, kalın bellilerin, kemerli burunların çirkin olduğuna karar veriyor? İnsanlar bu toplumun yarattığı saçma güzellik algıları yüzünden fotoğraflarında güzellik algılarına göre çirkin olan yerlerine photoshop yaparak paylaşıyorlar ve böylece kendilerini avutuyorlar. Güzellik algıları değiştikçe insanlar da kendilerini bu algılara göre değiştiriyorlar.
On dördüncü yüzyılda Rönesans dönemindeki güzellik algılarına göre kadınlar kilolu ve beyaz tenli olunca güzel oluyordu. 1837-1901 seneleri arasında ince bel güzellik anlayışının temeli bu dönemde atıldı. Kadınlar güzellik uğruna zar zor nefes alarak korse giymeye bu dönemde başladı. Kadınlar bellerini olabildiğince sıkan korseler kullanmaktaydılar ve bu da bir kum saati görüntüsü yaratmaktaydı. Bu korseler kadınların hareket kabiliyetini azaltıyordu ve bu da onları iş sahasından, çalışmaktan uzaklaştırıyordu. Ayrıca uzun saçlar için postiş kullanılmaktaydı. 1930-1940 yılları arasında kadınların bedenlerini ön plana çıkardıkları, bugünkü kadar olmasa da hafif antrenmanlarla daha atletik vücutlara yöneldiği yıllar. Sarışın ve kızılların yükselişe geçtiği yılların seksi kadın ikonu olarak Jean Harlow ve Rita Hayworth. Makyaj trendi olarak 20’lerle kıyaslandığında çok daha sade makyajlar tercih ediliyor. 1960’lı yıllarda kıvrımlı vücutların yerini ince, uzun vücutlar aldı. 2000’li yıllardan günümüze ise güzellik algısı ince bel, kum saati vücut şekli, uzun boy ve zayıflık.
Güzellik algıları sürekli değişiyor. Bugün zayıf olmak için ameliyata girebilirsin fakat yarın balık etli ve kısa olmak moda olabilir. Belki sen tam kendini sevecekken yeni bir güzellik anlayışı senin sıfatına uymuyor çünkü kendine has olmak henüz moda olmadı. Kim bilir kaç çocuk insanların birbirine hiç çekinmeden sen çirkinsin dediği sosyal medyada saatlerini geçiriyor. Herkes güzel olanın sırma saç, badem göz, ince bel, uzun boy olduğunu söyledikten sonra güzellik görecelidir diye devam ediyor. İdeal kadın güzelliğin şekil ve form bakımından, dönemlere göre gösterdiği değişimlerin döneme ait toplumsal değerler ve teknolojik olanaklar doğrultusunda şekillendiği görüyoruz. Bununla kendimizi dönemin bize empoze ettiği güzellik algısına sokmasına izin vermeyerek kendimiz olmaya bakmalıyız.
Sosyal medya insanlarda saçma sapan güzellik algıları yaratıyor ve insanların buna uymalarını bekliyor. Oysa eğer bu güzellik algılarına uysak kimsenin kimseden bir farkı olmaz ki. Bizi biz yapan, güzel yapan şey kusurlarımız, aslında kusur sayılmayan fakat toplum tarafından kusur olarak görülen şey. Ve evet, akıllı telefonlarla hayatımıza giren sosyal medya ve “photoshop” uygulamaları,
insanların kendi görünüşleri hakkında olumsuz fikirlere kapılmalarına yol açıyor.