Deney

Gördüğüm rüyanın ertesi gün gerçek olacağını bilseydim tüm bu olanlar başımıza gelmemiş olacaktı. Beynim tamamen uyuşmuş durumdaydı. Etrafımda olan bitenlerin tek suçlusu bendim. Artık her şeyin sona ermesi gerekiyordu. Bunu sonunu getirebilecek kişi sadece bendim. Üç arkadaş bu küçük deponun içinde kendimizi koruyorduk. Evet doğru duydunuz, biz şu anda bir katilden saklanıyoruz. Kafanızı karıştırmamak için bir hafta öncesine gitmemiz gerekiyor. Bu arada ben Poyraz ve  siz nasıl bir felakete yol açtığıma şahit olmak üzeresiniz.

(1 hafta önce)

“Sıradan geçen günlerime yeni bir heyecan eklenmeye başladı. On yedi yılın ardından tuhaf bir şekilde rüyalar görmeye başladım. Sonunda gece uykularını süsleyen bu görüntüleri bende görebiliyorum. Fakat normal bir rüya gördüğümü söylemek biraz zor olabilir.” Günlüğüme yazdığım bu cümlelere göz gezdirip gördüğüm ilk rüyamı düşünmeye başladım. Karanlık bir ormana kuş bakışı bakıyordum, etraf sisli ve ıssızdı. Ardından gözüme bir şey çarptı, bu ağacın dibinde yatan bir kadındı. Bu görüntü beni korkutunca da hemen uyanmıştım. Tuhaftı ama pek takılmadım sonuçta bu sadece bir rüyaydı. Annem ve babamla vakit geçirmek için salona geçtim. Televizyonda haberler açıktı ve son dakika haberini sunuyorlardı. Üç gündür haber alınamayan bir kadın ormanda cansız bir şekilde bulunmuş, ölüm nedeni ise bilinmiyormuş. Kadının bulunduğu ormanı gösterdiklerinde birkaç saniye donakaldım. Orman rüyamdaki ile aynıydı. Bu biraz korkutucuydu ama bunu pek kafaya takmamaya karar verdim sonuçta bu bir rastlantı olmak zorundaydı. Yarım saat sonra ödevlerimi yapıp uykuya daldım.

Ertesi sabah erkenden hazırlanıp okul servisine bindim. Gece yine rüya görmüştüm ve şaşırtıcı bir şekilde yine tanımadığım biri bulunuyordu. Bu sefer akıl hastanesinden kaçmış yaşlı bir adam vardı. Elinde oyuncak peluş bir ayı vardı. Üstünde bulunan hastane önlüğü de göz önüne alınırsa korkutucu görünen bir adamdı. Bir yandan hiçbir şey olmayacağını kendime hatırlatırken bir yandan  ya gerçekse diye düşünmeden de edemiyorum. Okula gidince dün yaşamış olduğum tuhaf rastlantıyı en yakın arkadaşlarım Selin ve Mete’ye anlattım. Bana korkmamam gerektiğini sadece bir tesadüf olduğunu söylediler. Bu beni biraz rahatlatmıştı. O günü rüyaları düşünmeden sıradan bir şekilde geçirdim. Akşam eve dönerken ise yolda duran polisler ve ambulans dikkatimi çekti. Biraz daha yakından baktığımda gördüğüm şey ile kanım donmuştu. Polisler yaşlı bir adamı ambulansa götürmeye çalışıyordu, elinde peluş ayı tutan hasta önlüklü adamı…

Eve geldiğimde ölüden farkım yoktu. Saatlerce yemek yemeden sadece odamda durdum. Aklımdan sadece tek bir şey geçiyordu. Her ne kadar inanmak istemiyor olsam bile  bunların hepsi benim gördüğüm rüyalar yüzündendi.  Annemle babama bunları anlatmak istedim ve anlattım. Anlattığım şeylerden sonra çok tuhaf bir şey yaşandı. Annemle babamın birbirine bakışı ve gözlerindeki duygu beni daha da tedirgin etmişti. Bana korkacak bir şey olmadığını sadece rastlantı olduğunu söylediler. Yalan söylüyorlardı. Daha fazla soru sormak istemeyip hemen odama geçtim ama sakladıkları şeyler vardı ve benim bunları öğrenmem lazımdı. Selin ve Mete’yi arayıp durumu anlattım, seve seve yardım edeceklerini söylediler. Araştırmaya bizim evden başlamanın mantıklı olacağını düşündük. Yarın annem ve babamın önemli bir iş toplantısı olduğundan evde olmayacaklardı bu yüzden ikisi bize geleceklerdi. O gece kendimi zorlayarak birkaç bardak kahve ve yüksek sesli müzik ile uyumamayı başardım. Hafta sonu olduğu için okul yoktu. Selin ve Mete öğlen geldiler, annemler ise onlar geldikten bir saat sonra gittiler.

Araştırmamıza babamın çalışma odasından başladık. Odadaki tüm çekmece ve raflara baktık, içleri iş için anlaşmalarla doluydu. Tam umutsuzca odadan çıkıyorduk ki Mete bir şey bulduğunu söyledi. Mırıldadığı için sesi neredeyse hiç duyulmamıştı. Titreyen ellerimle Mete’nin tuttuğu belgeleri aldım. Yazan başlığı görünce elimdeki yapraklar yere saçıldı. Mete yanıma gelmiş Selin ise yere düşmüş kağıtları yüksek sesle okuyordu. Selin’in okuduğu kağıtlarda evlatlık alınma formu, bazı formüllerin yazdığı iki kağıt ve bir adette çek vardı. Şok içinde olanları anlamaya çalışırken formüllerin olduğu kağıtlarda bazı kişilerin adlarının yazılı olduğunu gördük. Biraz daha odaya bakmak istedik fakat annemlerin gelme saati yaklaştığından odadan çıktık. Bulduklarımızdan kimseye bahsetmemeye karar verdik.

Gece uyumamam için  Mete ve Selin bizde kaldı. Ben dün gece de uyumadığım için  hemen uykum geldi. Uyumamak için  bir sürü alarm kurduk.  Ayrıca oyalanmak için  film izledik. Gece üçe kadar uyanık kalmayı başardık  ama uykumuz gelmeye başlamıştı. Daha sonra  aklıma belgelerdeki isimler geldi  ve  internetten araştırmaya başladık. Üç isimden sadece biri ile ilgili bilgi bulabildik. Aydın Kaya  ünlü bir bilim adamıymış, hayatı boyunca sayısız deney yürütmüş. Deneylerinden  sonuncusu bir bebek  hakkındaymış. Bu deneyi iki arkadaşı ile beraber sürdürmüş ve bilinen tek şey  deneyin rüyalar ile alakalı olduğu ve dünyayı  çok kötü etkileyebilecek  olmasıymış. İnternette biraz gezindikten sonra adamın telefon numarasını bulduk. Aramak için sabırsızlıkla yarını bekledik. Zor geçen birkaç saatin ardından üçümüz de uyumadan sabahı karşıladık. Hemen Selin telefonundan Aydın Bey’i aradı. Açmayacağını düşünüyorduk Fakat  telefonu hemen açtı .Deney hakkında soru sorduğumuzda biraz sessiz kaldı ve anlatamayacağını söyledi. Tam kapatırken öğrendiklerimizi söyledik ve buluşmak istediğini söyledi. Başta buna pek sıcak bakmasak da buna mecbur olduğumuzdan kabul ettik.

Öğleden sonra Aydın Bey ile bir kafede buluşmaya gittik. Otobüsle gidiyorduk ve sallanması gerçekten uykumu getiriyordu. Dayanabildiğim kadar dayanmaya çalıştım. Gözümü açtığımda bir deponun içerisindeydim Mete ve Selin ile birlikte. Korkuyla birbirimize bakarken içeriye Doktor Aydın geldi ve bana bir şişe dolusu mavi bir sıvı verdi . Bunun üzerinde on yıldır çalıştığını ve içince her şeyin sona ereceğini söyledi. Tam içtiğim sırada Selin beni dürterek uyandırdı ve korkuyla rüya görüp görmediğimi sordu, görmediğimi söyledim. Kafeye gelmiştik, Aydın Bey bizi bir masada bekliyordu. Hemen yanına gidip kendimizi tanıttık. Daha sonra yaptıkları deneyi anlatmaya başladılar. Çalıştığı diğer iki doktor meğer annem ile babammış. Beni fakir bir aileden yüksek bir para karşılığında evlat edinmişler. Üzerimde deneyler yapmaya başlamışlar çünkü bende farklı olan bazı şeyler varmış. Mesela tek bir ağlamam ile koca bir kitaplık bile devrilebiliyormuş. Rüyalarıma gelecek olursak en başından beri gördüğüm her rüya o zamanlar da gerçek oluyormuş. Bunu de geceleri kafama bağladıkları bir alet sayesinde rüyalarımı izleyerek görüyorlarmış. Uzun süren çalışmalar sonucunda bu tuhaf davranışları engelleyen ve rüya görmememi sağlayan bir aşı yapmayı  başarmışlar. Aslında bunun hayatımın sonuna kadar işe yarayacağını düşünmüşler. Anlaşılan rüya kısmı pek işe yaramamıştı. Doktor bana elinde bir karışım bulunduğunu ve onu içersem her şeyin yoluna gireceğinden emin olduğunu söyledi. Elinde tuttuğu şişe rüyamdakiyle aynıydı. Selin ve Mete içmemi söyledi, rüyamda bir depoda olduğumuz için biraz garipsedim ama içmem gerektiğini düşündüm. Tam ağzıma götürmüş içecekken içeriye iki maskeli kişi daldı. Ellerinde silahlar vardı, görevliden kasayı boşaltmasını istiyorlardı. Kimsesin yerinden kalkmamasını aksi takdirde kötü şeyler olacağını söylediler. Korkudan titrerken Aydın Bey şüpheli bir şekilde kaçmamızı söyledi. O anki korkumuz yüzünden hemen koşmaya başladık.

Hemen peşimizden gelen hırsızı görebiliyordum, kafasını karıştırmak için yollardan sağa ve sola dönüyorduk. Üç dakika sonra karşımıza küçük bir depo çıktı ve hemen içeri girdik. Etrafıma biraz bakındığımda buranın rüyamdaki yer olduğunu  anladım. Bu demek oluyor ki Aydın Bey birazdan burada olacaktı. Korkuyla birbirimize bakarken kapı açılmaya çalıştı. Bunun en başta hırsız olduğunu düşündüğümüzden kapıyı açmadık fakat Aydın Bey kendisi olduğunu söyledi. Hemen onu içeri aldık. Elindeki karışımı bana verip içince her şeyin düzeleceğini söyledi. O an mantıklı düşünemediğimden tereddüt bile etmeden tüm şişeyi içtim. Her şey düzeleceği için birbirimize gülerek baktık. Fakat yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Başım döneye başlamıştı ve ayağa kalkamayacak kadar güçsüzdüm. Aydın Bey’e baktığımda ise güldüğünü gördüm.                                                ”Her şeyin geçmesinin tek yolu senin ölmendi evlat, bu hırsızlık olayı sadece buraya gelmeniz için planlanmış bir şeydi. Beş dakika içinde damarların sana içirdiğim zehirden dolayı kanına yetersiz gelecek ve sen ölmüş olacaksın”

Ağzından çıkan sözler bizi şoka uğratmıştı. Bu sırada gözlerim Mete ve Selim’e takıldı, ikisi de hemen yanı başımdaydı, ağlıyorlardı. Meğer ne umutlarla gelmiştik buraya, hep beraber mutlu bir hayat yaşayacaktık oysaki. Onlara sarılmaya çalıştım ama ağrım buna engel oluyordu. Onlar bana sarıldılar. Hayatımın sonuna kadar yanımda olacak dostlarımı son görüşümdü bu emindim. Bu sırada doktor bizi görünce hemen birini aradı ve kafeyi soymaya gelen iki hırsız onları zorla benden ayırarak götürdü. Çaresizce bir şeyler yapmaya çalıştım fakat içtiğim şey yüzünden canım çok acıyordu. Bir süre sonra ağzımdan kanlar gelmeye başladı, ellerimi hissetmiyordum ve gözlerim isteğim dışında kapanmaya başlıyordu. Dayanmaya çalıştım bu böyle bitemezdi. Bilincim kapanırken dayanamayıp kendimi bu sonsuz uykunun içine bırakırken son gördüğüm şey doktor, annem ve babamdı…

(Visited 22 times, 1 visits today)