GECENİN KARANLIĞI

Mert, okuldan eve çok geç gelmişti. Gelir gelmez koltuğuna uzanıp uyudu. Mışıl mışıl  uyudu. Ta ki bir ses duyana kadar. Çok aldırış etmedi çünkü şehirde yaşıyordu .Telefonuna uzanıp saate baktı. Saat üç civarıydı. O anda birkaç metal şeyin yere düştüğünde gelen o sesi duydu. Evinin yanındaki çöp bidonunu karıştıran bir kedi olduğunu düşündü ve uyumaya devam etti. Bir gümbürtüyle uyandı. “Paaat…” Mert yerinden sıçradı. Ses evin içinden, üst kattan geliyordu. Karşıdaki masanın üstündeki meyve bıçağını aldı. Üst kata doğru çıkmaya başladı. Elleri ve ayakları titriyordu bir yandan da polisi arıyordu. Sesin geldiği kapıyı yavaşça araladı. Gerilim patlaması yaşıyordu. Ya elinde silah varsa, ya birden fazla kişilerse… Bir hırlama sesi ve ardından  çirkin bir şekilde bağrışlar geldi. Ne olduğunu anlamadı. Kapıyı açıp içeri baktığında dişi beyaz bir kurdun ne olduğunu anlayamadığı yaratıkları parçaladığını gördü. Dişi kurt ve yaratıklar Mert’i fark ettiklerinde uzun bir sessizlik oldu. Sonra yaratıklardan biri bağırıp kurdun ağızından kurtulmaya çalıştı. Kurt da yaratığı sallayıp parçalamaya devam etti. Karmaşa devam ediyordu. Mert yan odaya saklandı. Ne oluyordu böyle. Mert, on dakika sonra seslerin kesildiğini fark etti. Yavaşça kurdun ve yaratıkların olduğu odaya yöneldi kapıyı açtı ve bir şey yoktu. Yaratıklar ve kurt kaybolmuştu. Sadece  beyaz kısa saçlı bir kız vardı. Mert kıza “burada ne arıyorsun?” diye sordu. “Ben mi?” diye soruya soruyla karşılık verdi. “Ah, evet burada gölge canavarı olduğunu hissettim ve geldim. Bir şey değil…”

“Bu benim için bir şey ifade etmiyor. Hem o kurt ve yaratıklar nerde?”

“Bana sorular yağdırmana gerek yok. Bu arada o bıçağı bırak. Yoksa bir yerlerini kesebilirsin” Oldukça içten bir kahkaha attı. Mert kızın kemerine bağlı bir kılıç olduğunu fark etti ve hafif ürperdi. Kız devam etti

“Odanı dağıttığım için üzgünüm bu sefer beni çok yordular”

“Seni mi? Orada seni görmemiştim

“Ama beyaz bir kurt gördün değil mi?”

Mert şimdi anlıyordu o kurt, bu kızdı.

“ Genelde yakalanmazdım. Bu arada endişelenme onları olmaları gereken yere gönderdim. Odanı dağıttığım için de özür dilerim.”

“Geri gelecekler mi?”

“Yaklaşık bir ay kadar gelmezler”

“Her ay evime mi geliyorlar?”

“Sadece senin değil herkesin evine geliyorlar. Eşyaları çalıp insanlara zarar veriyorlar. İşte bunun için GKCAK var.”

“GKCAK?”

“Gecenin Karanlığındaki canavarları Avlama Kurumu”

“Ama bu imkânsız canavar diye bir şey yoktur”

“İmkânsız mı bir daha düşün” Mert kıza baktığında mavi bir ışık gördü. Ertesi sabah hala koltuktaydı ve her yanı ağrıyordu. “Sadece rüyaymış”. Yukarıya, elini yüzünü yıkamaya çıktığında odası dağınıktı.

 

(Visited 56 times, 1 visits today)