İnsanoğlu, varlığından beri hakkını aramış, hakkını savunmuş ve haksızlığa boyun eğmemiştir. Bu; zaman, mekân ve olay fark etmeksizin yaşanmıştır. Örneğin siyahiler, bir köleden daha fazlası olduklarını, haklarının olması gerektiğini ve diğer bireylerle eşit olduklarını düşündükleri için karşı çıktılar yapılan ayrımcılığa. Peki karşı çıkarken hem onların hem de polislerin sebep olduğu arbede ve ciddi problemler?
Sırf insanlar kendi haklarını savunuyor, seslerini duyurmak istiyor diye onların can güvenliğinin tehlikede olması veya sırf toplum düzeni korunmaya çalışılıyor diye görevlilerin ciddi yaralar almaları… Bunlar bizi nasıl ileri taşıyacak, bize nasıl daha düzgün ve huzurlu bir dünya sunacak? Eğer bir masa etrafında sakince anlaşamıyorsak, kendimizi tehlikeye atıyorsak hedef, hak ve özgürlüklerimiz için o zaman nasıl güvenli bir çözüm bulunacak bu problemlere?
Her insan bir başka insandan farklıdır: Gerek fiziksel farklılık olsun gerek psikolojik. Önemli olan bu farklılıklara saygı duyabilmek değil midir? Eğer sen bana farklı olduğum için saygı duymayacaksan o zaman toplum huzuru nasıl sağlanacak? İşte o zaman kurallar bir işe yarıyor.
Kurallar her zaman olmasa da çoğu zaman bireysel sorunlardan çok toplumsal sorunların ortaya çıkmasını, büyümesini engelliyor. Sorunlar her zaman vardır, herkes birbirinden farklı olduğu için ama insanların birbirlerine zarar vermemesi -hem fiziksel hem psikolojik- için de kurallar, yasalar vardır. Bu kurallar okullarda, hastanelerde, resmi kurum ve kuruluşlarda kısaca her yerde vardır; sadece adı değişir ama amaçları aynıdır: Kişilerin haklarını öznel olarak kısıtlamadan toplum huzuru ve düzeninin korunması.
Kurallar bile bazı durumlarda esneklik gösterebilir. Örneğin, normalde okullarda ders saatleri dışında koridorlarda gezmek yasaktır, ancak yangın vb. bir acil durum yaşandığında öncelik can güvenliği ve sağlıklı tahliyeye dönüştüğü için binada bulunan herkes bu kuralı ihlal edebilir. Hangi kuralların hangi durumlarda ihlal edilebileceği genelde açıktır. Acil durumlarda can ve mal kaybı yaşanmadan -yani zararı olabildiğince sıfırda tutarak- yeni düzene alışılana kadar eski kurallar geçersiz sayılabilir. Bazı durumlarda ise kuralların asla esneklik göstermemesi gerekir.
Kuralların esneklik göstermemesi gereken birkaç durum protestolardır. Nasıl siz normalde sokakta yürüyen birisine kurallar izin vermediği için zarar veremezseniz protestolarda, yürüyüşlerde veya anında kargaşa çıkabilecek bir durumda da kurallara uymalısınız. Buna ek olarak kurallara uymayan birisini görürseniz onu da uyarmalısınız. Çünkü küçük bir kıvılcım bile koca koca alevlere sebep olabiliyor.
Tabii ki her insan sesini duyurmak ister. Yapılan protestolar veya sosyal medyada paylaşılan içerikler bunun için en iyi araçlardır. Maalesef bu durumlarda bile insanlar, kuralları unutuyor ve oldukça kötü şeyler yapıyorlar.
Hakkını savunduğun için bir başka insanın hakkını yok sayamazsın. Eğer sessiz sakin bir şekilde yaşanan haksızlığa çözüm üretilemiyorsa, sesini yükseltmek kötü bir şey değildir ancak tasvip edilmez, çünkü ortamda bir tek sen yoksun. Diyelim ki sesini yükseltmek dışında başka bir seçeneğin yoktu, o zaman diğerlerine zarar veremezsin. Sana karşı çıkan birisine su şişesi fırlatamazsın veya sırf kendisi dışında birisinin hakkını aradığı için o kişiye hakaret edemezsin, etmemelisin. Kurallar taraflar arasında kalan duvardır, duvar yıkılırsa arbede yaşanır ve toz duman birbirine karışır.
Sonuç olarak her birey bir diğerinden farklıdır. Önemli olan bu farklılıklara saygı duymak ve hakkını savunana gerekli söz hakkını tanımak. Eğer herkes ilk konuşmak isterse ve birbirini dinlemezse o zaman ortada ne barış kalır ne de huzur.