Girmeli miyim? Kaçmalı mıyım?
Daha 13 yaşındaydım. Sıradan bir devlet okulunda 7. sınıfa geçmiştim. Okulun ilk gününe hazırlanıyordum. Normalde okulun ilk gününe herkes çok güzel bir şekilde gider dikkatleri üzerlerine toplamak için. Oysaki ben öbür kızlar gibi değildim. Direkt elimi yüzümü yıkar, saçımı tarar, üstümü giyer ve evden çıkardım. Okulun -7.sınıfın- ilk gününe de bu şekilde gitmiştim. Okula adımımı atar atmaz birde ne göreyim, tüm kızlar güzelleşmiş hepsi kraliçeler gibi okulun içinde süzülüyordu. Sınıfa girip ismimin yazdığı sıraya oturdum. Allahtan en önde değildim. Fakat maalesef sıralarda ikişer tane sandalye vardı yani bu demek oluyordu ki bir sıra arkadaşım olacak. İçimden umarım ben tek kalırım diye söyleniyordum. Sınıfa iki tane kız girdi. Bir tanesi ela gözlü kumral saç diğeri ise esmerdi. Yanıma yaklaştılar ve ismimi sordular. Sakin bir tavırla “Lila” dedim. Çok beğenmişlerdi ismimi. Bir şey dikkatimi çekmişti. Bu güzel iki kız okuldaki öbür kokoş kızlara benzemiyorlardı ikisi de benim tarzımda, doğal bir yapıları vardı. Bende onlara adlarını sordum. Kumral olan Selen, esmer olan ise Sude idi. Onlara yanımda oturun diyecektim ama sıralar iki kişilikti bu yüzden bende onları yan sıraya davet ettim. Şansıma okulun ilk günü arkadaş edinmiştim. Biraz daha sohbet ettikten sonra içeriye bu yıl ki sınıf öğretmenimiz girdi. Kendisini tanıttı adı Özlem idi. Eski okulumdaki rehber hocasının ismiyle aynıydı. Daha sonra bizden kendimizi tanıtmamızı istedi. Öndekiler tanıttıktan sonra sıra bana geldi aynen şöyle tanıttım kendimi “İsmim Lila bu okuldaki ilk günüm ve daha ilk günden iki yeni insanla tanıştım. En sevdiğim dersler Türkçe, fen ve matematik. Polis olmak istiyorum.” Dedim. Nedense sınıftakiler şaşırdı ne yani kızlar polis olamaz mı? Hoca ise bu meslekle ilgili araştırmalar yapıp yapmadığımı sordu hepsini uzun uzun anlattım. Çünkü gerçekten ilgi alanıma giren bir konu polislik mesleği ve hep bunun hayalini kurardım. Teneffüs zili çaldı Selen ile Sude kantine indi. Bende okulu ezberlemek için biraz dolanmaya karar vermiştim. Okulun en alt katına indiğimde en uç tarafta “GİRİLMEZ!” yazılı bir kapı vardı bende elektrik tehlikesi olduğu için sanıp devam ettim fakat ilerlediğim zaman önümdeki kapıda elektrik tehlikesi olan bir kapı vardı. Bu demek oluyordu ki “GİRİLMEZ!” yazan kapıda başka bir şey vardı. Biraz tedirgin olmuştum. Tam yukarı çıkarken oradaki kapı gıcırdayarak açıldı. Kalbim aşırı derecede hızlı atıyordu ve içerden garip suratlı bir adam çıktı. Ne var o odada diye sorduğumda cevap vermemişti bende koşarak yukarı çıktım, sırama oturdum ve dersin başlamasını bekledim. Öğretmen derse girdi, dersi anlattı, ders bitti ve herkes evlerine dağıldı. Fakat içimden bir ses benim o odaya girmem gerektiğini söylüyordu ama girmedim servise atlayıp eve gittim… VEE aradan yıllar geçti artık 13 yaşında değil 23 yaşındaydım. Hayalini kurduğum o mesleği yapıyordum. Artık polistim. Hem de çok başarılı bir polis. Bir gün polis merkezinde otururken bir ihbar geldi. Hemen verilen adrese gittik ve orda 7. sınıftayken gördüğüm “GİRİLMEZ!” yazılı kapının aynısını görmüştüm hemen yanında ise elektrik tehlikesi olan bir kapı. 13 yaşındayken girememiştim ama artık mesleğim gereği girmek zorundaydım. Hala tırsıyordum, tüm cesaretimi toplayıp içeri girdim ve içerde küçük bir kız çocuğu yerde duruyordu. Kaçırılmıştı. Hemen sağlık ekiplerine haber verdik ve sağlığına, ailesine, evine kavuşmuştu. Belki o kapıdan içeri girmeseydim, o küçük kız hala orda yardım bekliyor olabilirdi.