İlk çağlarda insanlar bir arada yaşamaya başladığından beri belli amaçlar uğruna birleşmiş ve ortak amaca yönelik çalışmalar yapmıştır. Sizce insanoğlu iş birliği gerektiren durumlarda elinden gelenin en iyisini mi yapmış yoksa “Ringelmann Etkisi” denilen bir akıma kapılıp tam kapasitelerini kullanmaktan vaz mı geçmişlerdir?
Diyelim ki bir proje yapmak zorundasınız. Bu proje için her şeyinizi ortaya koyar, elinizden gelenin en iyisini yapmak için uğraşırsınız. Sonuçta bu proje tamamen sizin eseriniz olacaktır ve başarılı olup olmamanız buna bağlıdır. Belki de alacağınız sonuç size geleceğinizde farklı kapılar açacak ve ona göre şekillendirecektir. Siz de bunların bilincinde olan sorumluluk sahibi bir birey olarak başarılı olmak için özveriyle çalışıp istediğiniz sonuca varmak için uğraşırsınız. Diğer senaryoda ise bir grup projesi yapmak zorundasınız. Roller bölündü, herkes sorumluluğunu aldı. Buraya kadar her şey gayet güzel öyle değil mi? Ancak grup ödevi olduğu için ister istemez “Nasıl olsa başkaları da yapıyor benim bu kadar uğraşmama ne gerek var?” düşüncesine kapılırsınız. Merak etmeyin böyle düşünen yalnız siz değilsiniz, ne yazık ki grup arkadaşlarınız da sizinle hemfikir. Proje sürecinde herkes yapması gerekeni yapıyor ancak daha fazlasına gerek duymuyor. İster istemez tek başınıza yaparken alacağınız verimle grup çalışmasındaki verim bir olmuyor.
Peki neden insanlar grup projeleri söz konusu olunca bu tür düşüncelere kapılıp daha iyisini yapabilecekken yapmayı gerek görmüyor? İşte buna “Ringelmann Etkisi” yani sosyal tembellik deniliyor. Max Ringelmann bu durumu beygirlerin performansını araştırması sırasında bir faytonu çeken iki beygirin performansının tek bir beygirin performansının iki katı olmadığını fark etmesi ile ortaya çıkardı. Bu konu üzerine araştırmalarına devam eden Ringelmann gördü ki bireyin fark edilirliği azaldıkça bireysel olarak sarf ettiği performans da azalmaktadır.
Bu olayla günlük hayatımızda okul, işyeri gibi birçok yerde karşılaştığımız için fark etmemiş olabiliriz ancak unutulmamalıdır ki sosyal tembelliğin de ciddi zararları olabilir. En çok gördüğümüz örneklere inşatta çalışan işçileri örnek verebiliriz. Genelde bir işçi çalışırken geri kalanları o kişiyi izliyor ve bundan dolayı da işin tamamlanması için gereken süre gereğinden fazla uzuyor.
Diğer yandan da atalarımız “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” diyerek kalabalık gruplarla yapılan işlerin daha kolay bittiğini savunmuştur. Bence bu düşünce tarzı işçi problemlerine biraz benziyor. Eğer bir işçi bir işi 10 günde yaparsa 10 işçinin aynı işi 1 günde yapması beklenir. Ama aslında burada unutulan çok önemli bir konu vardır: insan faktörü. Teoride daha hızlı bitmesi gereken şeyler insan faktörü işin içine girince çok farklı haller alabiliyor ve hatta başarısızlıkla bile sonuçlanabiliyor. Tabii ki eğer beraber çalışmak zorunda olan insanlar kendilerini tamamen işlerine verir ve kapasitelerinin tamamını kullanırlarsa iş başka. Ancak bu bir içgüdü olduğu için kaçınılmaz olmakla beraber gerekli tedbirler alınırsa bu etki çok az düzeye indirilip başarı yüzdesi artırılabilir.
Sonuç olarak insanoğlu içgüdüsel olarak bir grup çerçevesinde yaptığı projelerde ister istemez “Ringelmann Etkisi”ne kapılacaktır. Bu etkiyi en az düzeye indirmenin yollarından biri kişileri motive ederek iş bölümüyle güzel bir sonucun çıkması sağlanmalıdır.