Geçmişten bugüne hep kadınlar arka plana atılmış, her zaman erkek olmanın büyüklük olduğu kabul ettirilmeye çalışılmıştır. Kadınların tek başına hayatlarını sürdüremeyecekleri öne sürülmüş ve kadının her daim yanında bir erkeğe ihtiyacı olduğu kafalara sokulmaya zorlanmıştır. Evli olmayan kadın, yanında bir erkek olmadığı için savunmasız ve zayıf görülmüş hatta bunun ile ilgili aşağılanmıştır.
Bu söylediklerime çok yabancı değiliz diye düşüyorum çünkü bu düşünceler milattan önceden kalma değil. Günümüzde bunun örnekleriyle ve hatta bu düşüncenin doğurduğu birçok olumsuz sonuç ile karşılaşıyoruz. Kızını evlendirmezse çevresi ne düşünür de onu utandırır diye dertlenen ailelerin kızları daha kim olduğunu bile bilmedikleri insanlar ile evlendiriliyor. Bunların sonuçları neler mi oluyor? Kimisi gerçekten mutlu bir aile kurmayı başarabiliyor, ki bu ihtimalin ne kadar düşük olduğunu tartışmaya gerek bile yok, kimi ise geçimsiz bir evlilik yüzünden psikolojik ya da fiziksel şiddete maruz kalıyor veya öldürülüyor. Bakın, o toplum tarafından oluşturulan “Kadının erkeğe ihtiyacı vardır.” gibi basit ve kısa bir ifadeyle gelişen ailenin tutumu nelere yol açabiliyor. Belki bunu söylediğimde sizin için bir şey ifade etmemiş olabilir. Bunun sebebi etrafınızdaki insanların çevreye değil de size ve sizin fikirlerinize değer veriyor olması ve bu sayede sizin bu duyguyu tam olarak hissedemeyecek kadar şanslı olmanız olabilir.
“Balığın bisiklete ihtiyacı ne kadarsa kadının erkeğe ihtiyacı o kadardır.”
Tam da bu toplum düşüncelerine karşı söylenmiş bir söz aslında. Aslına bakarsanız, herkes kadın ve erkek arasında oluşan sevgi bağının çok güzel bir şey olduğundan bahseder ve bunun insanoğluna verilen harika bir hediye olduğundan söz ederler. Evet haklıdırlar belki ama kadının erkeğe ihtiyacı ile kadın erkek arasında sevgi bağı olması aynı şeyler değil. Bu söz ile anlatılmaya çalışılan şey; ihtiyacı olmak. Su, yemek, barınmak için bir yer gibi mesela. “Eve para getiren erkektir, böylece bu ihtiyaçları karşılayan da erkek.” diye düşüyorsanız biraz daha farklı bir yönden bakmayı deneyin çünkü artık eski dönemlere göre bu konuda çok çok daha iyiyiz. Kadınların da para kazanabildiği ve bu parayı istediği gibi harcayabildiği bir ülkede yaşıyoruz. Yani evin gelir kaynağı, ihtiyaç karşılayıcısı olarak belirlenen erkekler; yine bir toplum görüşü sonucu o şekilde beyinlerimize sabitlenmeye çalışılmıştır ve günümüzde dahi böyle düşünen birçok kişi olduğuna göre yapmaya çalıştıklarını başarmışlar da.
Toplumda her kadının önemli bir birey olduğunu kabul etmektense onun kişiliği ve tıpkı her erkek gibi bir insan olduğu göz ardı ediliyor. Yalnızca adına ”kadın” denilip onlar; birer çocuk bakıcısı, ev temizlikçisi olarak görülüyor ve ”Erkek olmadan sen kimsin ki?” deniliyor. Yani aslında kadının varlığı adına ortada olan tek şey kadının adı. Peki kadının kendi kendine yetebildiği bilimsel anlamda bile kanıtlanmışken, toplum tarafından oluşturulan tüm bu saçma görüşler ne kadar değerli? Her kadın, tıpkı her insanın yaptığı gibi, kendi parasını bir şekilde kazanabilir ve hayatını özgürce, herhangi bir erkeğe bu konuda ihtiyaç duymadan yaşayabilir. Suyun altındaki bir balık ne zaman yüzmeyi bırakır da bacakları oluşur ve bisiklete binmeye karar verirse, o zaman bir kadının bir erkek olmadan yaşamasını imkansız olarak kabul edebiliriz.