Sana bir sır vereyim mi? Ancak önce nasıl başladığını anlatayım:
Bir gün öğretmenim gerçek ve maceralı bir blog yazmamı istedi, fakat olay şu ki benim hiç yaşadığım bir macera yoktu. Bu yüzden bir macera yaşamaya karar verdim. Hayalimde bir ormanda kaybolduğumu, ailem ile iletişim kurmanın yollarını aradığımı, bir taraftan da yabani hayvanlardan korunmak için geceyi geçireceğim bir yer aramaya başladığımı düşündüm. Bunu düşünürken bile ürperdim. Kurduğum hayalimi yazmaya karar verdim. Yazarken aynı zamanda da yaşıyorum hissine kapıldım.
Bir gün babamla bir bilim laboratuvarına gittik. Orada babam Aziz Sancar’ın hayatını anlatan bir kitap aldı. O sırada benim de bir yer ilgimi çekti. Bu tuğlalardan yapılmış bir çıkmaz sokaktı…Olay yeni başlıyordu. Sokağa girdim, sessizdi ve de boştu. İçimdeki his “macera!” diyordu. Tuğlaları inceledim. Bir tuğla pek sabit değildi. çıkarmaya çalıştım, işte tam o sırada gizli bir kapının açıldığını gördüm. Hemen içeri girdim, sonra bir de baktım ki sahibi olan ama boş bir oda. Odada 1 Nisan’da buraya bir meteor düşeceği yazıyordu. Bu Aziz Sancar’ın el yazısı gibiydi. Buna göre sadece 1 günüm kalmıştı. Sonra kapının açıldığını duydum. Hemen hava borusuna saklandım. Sonra filmlerdeki gibi telefonum mu çaldı?
Hayır. Sürünerek eve gittim. Son bir günümü anlaşılmasın diye normal geçirmeye çalıştım. 1 Nisan meteorun düşmesini bekledim, ama düşmedi. günün sonunda anladım ki:
1 NİSAN ŞAKA GÜNÜ o posterin sahibi birine meğer şaka hazırlıyormuş. Peki sonu nasıl? 2 Nisan evime gazete geldi, şöyle yazıyordu:
GİRİLMEZ YAZAN KAPIYI ARDINA KADAR AÇTI!
Ben, yani Aziz Sancar size belki de ünlü bir maceracı olacak birinin hikayesini anlatacağım. Bir gün 100.000 yıl sonra bize bir meteor mu çarpacak diye gizli yerimde araştırma yaparken gizli yerimden çıkmam gerekti. Tam o sırada birisi yerimi keşvetmiş. Nasıl mı anladım? Cebimdeki alarm ötünce minik kameralarıma baktım, bir çocuk olduğu için izin verdim. Sonra ne oldu bilmiyorum. Evet böyle yazıyordu.